ŞEFAAT KONUSU

RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA!


Kuran’ın temel felsefesinden biri tevhit inancını yerleştirip insanların bakış açısını bir yöne çevirip birlikteliği sağlamaktır.
Ama Kuran’ın dışındaki anlatılanlara baktığımız zaman sanki Allah’tan başka birçok ilahlar daha var da insanlar, onların peşine gidip kendilerine kurtarıcı aramışlardır.


Biz burada sadece Kuran’ın bize aktardığı şefaatle ilgili ayetlerden kastedilen manayı yakalamaya çalışacağız İnşallah.
Şefaat: önce sözlük anlamına baktığımızda aracılık, araya girme, tavassut bir kimsenin bir başka kimse hakkında iyi niyet ve iyi durum konusunda kefil olmasıdır. Onun hakkında söz söyleyip affını istemesi, yakınlaştırma, yaklaştırma.


Bu anlayış tövbe haşa Allah’ın bilmediklerini Allah’a öğretme, veya Allah’ın herhangi bir konuda vermiş olduğu hükmü değiştirip ona müdahale edip, engel olma anlamındadır.


Bugünkü toplumun veya ulemaların şefaat anlayışı genelde hep bu anlamdadır.Yani bir şeyhin, kendilerine bağlı olanları aracılık yaparak cezadan kurtarması veya Allah’a müdahale ederek cezayı hafifletmesi anlamına gelmektedir.


Allah bir kulunu cehenneme atacak peygamberler veya cemaat liderleri Allah’ın cehenneme attığı o kulunu cehennemden çıkarıp cennete atacak. Böyle inanış Kuran’la kesinlikle bağdaşmaz.


2/48: “ve hiç kimsenin hiç kimse adına bir şey ödeyemeyeceği hiç kimsenin şefaatinin kabul edilmeyeceği hiç kimseden bir fidye alınmayacağı ve yardım görülmeyeceği bir günden sakının.”


Dünyanın ve ahretin mülkü Allah’a aittir. Hiç kimsenin bu mülkte ortaklığı yoktur. Bu dünya hayatında da ahret hayatında da yasaları Allah koyar Allah’ın karşısında bu yasaları beğenmeyip kendilerine göre yasa koymaya çalışanlar kendilerinde uluhiyetlik iddia ediyor demektir. Bunu böyle bilip takip edenler aynı suça ortaktırlar.


Biz bunları izah ederken Kuran’daki ana çatıyı oluşturan ayetleri yakalamak Doğru anlayışı kolaylaştıracaktır. Diğer ayetleri konu içerisinde işlerken bu sınırlara dikkat etmek gerekmektedir.Şefaatin Allah tarafından bazı özel kişilere verileceğini şefaat izni verilen kişiler ancak şefaat edeceği ile ilgili büyük bir yanılgı ortalarda dolaşmaktadır.


2/255- Allah… O’ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir. O’nu uyuklama ve uyku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O’nundur. İzni olmaksızın O’nun Katında şefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir. (Onlar ise) Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar. O’nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuşatmıştır. Onların korunması O’na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür.


Şimdi ayette geçen “izni olmaksızın onun katıda şefaate bulunacak kimdir” sözünden sanki Allah birilerine şefaat izni veriyor da onlar şefaat ediyorlar gibi bir anlam çıkarmaktadırlar.Daha öncede bahsettiğimiz gibi bir ayetin kastettiği manayı yakalayabilmek için onunla ilgili bütün ayetlerden haberdar olunması gerekir. Evet ayette bir şefaat eden olduğu muhakkaktır. Ama şefaat ede kim? şimdi kuran’da onu aramaya çalışalım.


20/108”O gün kendisinden sapma imkânı olmayan bir çağırıcıya uyacaklar rahman (olan Alla)a karşı sesler kısılmıştır.artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin.”


20/109”Ogün rahman olan Allah’ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz.”


Burada Allah’ın şefaat izni verdiği birini yakaladık gibi geliyor. Acaba bu şefaat edecek kimmiş onu bulmaya çalışalım. Eğer bu şefaat edecek kişi peygamberler’se o zaman şu ayete uygun düşmezdi.


9/80”Sen onlar için ister bağışlama dile istersen dileme Onlar için yetmiş kere bağışlama dilesen de Allah onları kesinlikle bağışlamaz. Gerçekten onların Allah’a ve elçisine karşı nankörlük etmeleri dolayısı iledir. Allah fasıklar topluluğuna hidayet vermez.”


Demek ki Ayette görüldüğü gibi Allah’ın gazaplandığı kişiye bağışlama dilemesi, ve kendisi Allah ve resulünün getirmiş olduğu vahiyler doğrultusunda hayatı yaşamamışsa O kişiye peygamber olsa da fayda vermiyor, şefaat edemiyor. Yine bir ayeti kerime daha aktaralım.


21/28”O önlerindekini ve arkalarında kini bilir. Onlar şefaat etmezler (kendisinden ) hoşnut olunandan başka ve onlar onun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.”


Bu ayette de hoşnut olunan birinden söz etmektedir aslında burada şefaatle ilgili ayetlerde mesele gelip “Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu” cümlesinde toplanıp düğümlenmektedir.


Şimdi şefaatle ilgili ayetlerden aktarıp onlar içerisinden kastedilen manayı yakalamaya çalışalım.


10/3” Şüphesiz sizin rabbiniz Altı günde gökleri ve yeri yaratan sonra arşa istiva eden işleri evirip çeviren Allah’tandır izni olmadıktan sonra hiç kimse şefaatçi olamaz işte rabbiniz olan Allah budur Öyleyse ona kulluk edin.Yinede öğüt alıp düşünmeyecek misiniz.”


19/87”Rahmanın katında ahit almışlar dışında (olanlar) şefaate malik olmayacaklardır.”


6/51”Rablerine (götürülüp) toplanacakların’dan korkanları onunla (Kur’an’la)uyarıp korkut onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçiler’i. umulur ki korkup sakınırlar.”


32/4”Allah gökleri yeri ve ikisi arasında olanları altı günde yarattı .sonra arşa istiva etti sizin onun dışında bir yardımcınız ve şefaatçiniz yoktur.Yinede öğüt alıp düşünmeyecek misiniz? “


10/18”Allah’ı bırakıp.kendilerine zarar vermeyecek ve yararları dokunmayacak şeylere kulluk ederler.ve bunlar bizim Allah katında bizim şefaatçiler imiz derler.


2/254: “Ey ima edenler hiçbir alışverişin hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı gün gelmezden evvel size rızk olarak verdiklerimizden infak edin. Kâfirler onlar zulmedenlerdir.


Şefaatle ilgili aktarmış olduğumuz ayetlerden de anlaşıldığı gibi , Allah ahiret hayatında hiç kimsenin hiç kimseye şefaat edemeyeceğini ancak kişinin kendi yapmış olduğu güzel ameller onun şefaatçisi olacağı anlayışı daha doğru olur kanaatindeyim.


17/13: “Biz her insanın kuşunu (işlediklerini yaptıklarını) kendi boynuna doladık..Kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız .


17/14:”Kendi kitabını oku. Bu gün nefsin hesap sorucu olarak sana yeter.”


Allah Kur’an’da “ dilediğimi saptırım dilediğimi hidayete getiririm “ derken sapmanın ve hidayete gelmenin yollarını açan da odur. Doğruya ve yanlışa gidebilecek malzemeleri veren de odur. İşte Allah kişinin özgür iradesiyle doğru yolda yürüyenlere Allah’ın izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu ifadesini kullanıyor. Bu Kuran’ın anlatım sanatıdır.


Öyle ise Allah’ın izin verdiği ifadesi kişinin kendi amellerinin ahret aleminde karşısına dikilip onu kurtaran, onun şefaatçisi olacaktır. O zaman diyebiliriz ki kişinin kendi amelinin dışında kendisine yardımcı olacak ve kendisine şefaat etmesi için izin verilecek hiç bir güç ve kurtarıcı olmayacaktır.

Sonuç olarak, Ahiret hayatında ne peygamber ne şeyhler, ne efendiler, ne çocuklar, ne babalar, ne analar, ne şehitler şefaat edeceklerdir. Hatta Allah da hiç kimseye şefaat  etmeyecektir. Çünkü Allah Dünya hayatında İnsanlara hem akılını hem takvasının hem de fısk ve fucurunu vermiş dünya hayatında önüne her iki yola gidebilecek sermayeyi de vermiştir. Sermayeyi İblisin teklif ettiği yolda harcayanlar Ahiret hayatında kendilerine cehennemi , sermayeyi takva yolunda harcayanlar da kendilerine cenneti hazırlamışlardır.

Ahiret hayatında  ” söz değişikliğe uğratılmayacaktır” Tabiri yerinde ise kim ne ekmiş kazanmış ekmişse, Onu karşısında bulacaktır.

Doğru söylediklerim ve yazdıklarım işlediklerim Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.

ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

This site is protected by reCAPTCHA and the Google Privacy Policy and Terms of Service apply.