İslam toplumlarında, yanlış anlaşılan ve yanlış bilinen konulardan birisi de Yusuf peygamberin kâfir bir kralın yanında, maliye nazırı olarak çalışmasıdır. Kur’an’da geçen Yusuf peygamberle ilgili kıssayı aktaralım daha sonra yorumlamaya çalışalım inşallah.
YUSUF SURESİ
Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla
12/1- Elif, Lam, Ra. Bunlar, apaçık Kitab’ın ayetleridir.
12/2- Gerçekten Biz, akıl erdirirsiniz diye, onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.
12/3- Biz bu Kur’an’ı sana vahyetmemizle, en güzel kıssaları gerçek bir haber (kıssa) olarak sana aktarıyoruz, oysa sen, daha önce, bundan haberi olmayanlardandın.
12/4- Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti.
12/5- (Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”
12/6- “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakub ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
12/7- Andolsun, Yusuf ve kardeşlerinde soranlar için ayetler (ibretler) vardır.
12/8- Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysa ki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.”
12/9- “Öldürün Yusuf’u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da Salih bir topluluk olursunuz.”
12/10- İçlerinden bir sözcü dedi ki: “Eğer (mutlaka bir şey) yapacaksanız, öldürmeyin Yusuf’u, onu kuyunun derinliklerine bırakıverin de bir yolcu kafilesi alsın.”
12/11- (Bu karara vardıktan sonra) “Ey Babamız,” dediler. “Sana ne oluyor, Yusuf’a karşı bize güvenmiyorsun? Oysa gerçekte biz, onun iyiliğini isteyenleriz.”
12/12- “Sen onu yarın bizimle gönder, gönlünce gezsin, oynasın. Elbette biz onu koruyup-gözetiriz.”
12/13- Dedi ki: “Sizin onu götürmeniz gerçekten beni üzer ve siz ondan habersiz iken onu kurdun yemesinden korkuyorum.”
12/14- Dediler ki: “Andolsun, biz, birbirini kollayan bir topluluk iken, kurt onu yerse, bu durumda şüphesiz kayba uğrayan (aciz) kimseler oluruz.”
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: “Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.”
12/16- Akşamüstü babalarına ağlar vaziyette geldiler.
12/17- Dediler ki: “Ey Babamız, gerçek şu ki, biz gittik, yarışıyorduk. Yusuf’u da yiyeceklerimizin (veya eşyamızın) yanında bırakmıştık. Fakat onu kurt yemiş. Ne var ki biz doğruyu söylesek bile sen bize inanacak değilsin.”
12/18- Ve üzerine yalandan kan (sürülmüş) olan gömleğini getirdiler. “Hayır” dedi. Nefsiniz, sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Sizin bu düzüp-uydurduklarınıza karşı (Kendisi’nden) yardım istenecek olan Allah’tır.”
12/19- Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. “Hey müjde… Bu bir çocuk.” dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) ‘ticaret konusu bir mal’ olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
12/20- Onu ucuz bir fiyata, sayısı belli (birkaç) dirheme sattılar. Onu pek önemsemediler.
12/21- Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf’u yeryüzünde (Mısır’da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.
12/22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
12/23- Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murat almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi. (Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.”
12/24- Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.
12/25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir?”
12/26- (Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murat almak istedi.” Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir.
12/27- Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.”
12/28- Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.
12/29- “Yusuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.”
12/30- Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)’in karısı kendi uşağının nefsinden murad almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.
31- (Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da:) “Çık, onlara (görün)” dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir varlıkmış gibi gözlerinde) büyüttüler, (şaşkınlıklarından) ellerini kestiler ve: “Allah’ı tenzih ederiz; bu bir beşer değildir. Bu, ancak üstün bir melektir” dediler.
12/32- Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murad istedim, o ise (kendini) korudu. Ve Andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.”
12/33- (Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.”
12/34- Böylece Rabbi, duasını kabul etti ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir.
12/35- Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı.
12/36- Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”
12/37- Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah’a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim.”
12/38- “Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır, ancak insanların çoğu şükretmezler.”
12/39- “Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?”
12/40- “Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, Kendisi’nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.”
12/41- “Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.”
12/42- İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: “Efendinin katında beni hatırla.” Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı.
12/43- Hükümdar: “Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin” dedi.
12/44- Dediler ki: “(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz.”
45- O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: “Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.
46- (Zindana gidip:) “Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.”
47- Dedi ki: “Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın.”
12/48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.”
12/49- Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.”
12/50- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin.” Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) “Efendine (Rabbine) dön de ona sor: “Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.”
12/51- (Hükümdar topladığı o kadınlara:) “Yusuf’un nefsinden murad almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?” dedi. Onlar: “Allah için, haşa” dediler. “Biz ondan hiçbir kötülük görmedik.” Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: “İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murat almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.”
12/52- (Yusuf aracıya şunu söyledi:) “Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah’ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.”
12/53- “(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir.”
12/54- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım.” Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: “Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilir (bir danışman-yönetici)sin.”
55- (Yusuf) Dedi ki: “Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim.”
12/56- İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf’a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır’da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.
12/57- Ahiretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır.
12/58- (Kuraklık başlayınca) Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler, onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı.
12/59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü tam tutarım ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım.”
12/60- “Eğer onu bana getirmeyecek olursanız, artık benim katımda sizin için bir ölçek (erzak) yoktur ve bana da yaklaşmayın.”
12/61- Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve herhalde biz bunu yapabileceğiz.”
12/62- Yardımcılarına dedi ki: “Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler.”
12/63- Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: “Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzağı alalım. Onu mutlaka koruyacağız.”
12/64- Dedi ki: “Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir.”
12/65- Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: “Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir.”
12/66- “Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem.” dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: “Allah, söylediklerimize vekildir.”
12/67- Ve dedi ki: “Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.”
12/68- Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır’a) girdiklerinde, (bu,) -Yakup’un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.
12/69- Yusuf’un yanına girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; “Ben” dedi. “Senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme.”
12/70- Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi: “Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız.”
12/71- Onlara doğru yönelerek: “Neyi kaybettiniz?” dediler.
12/72- Dediler ki: “Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim.”
12/73- “Allah adına, hayret” dediler. “Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz.”
12/74- “Öyleyse” dediler. “Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?”
12/75- Dediler ki: “Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız.”
76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kablarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
77- Dediler ki: “Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): “Siz daha kötü bir konumdasınız” dedi. “Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir.”
12/78- Dediler ki: “Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz.”
12/79- Dedi ki: “Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah’a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz.”
12/80- Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: “Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
12/81- “Dönün babanıza ve deyin ki: ‘-Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz.”
12/82- “İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz.”
12/83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) “Hayır” dedi. “Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi’dir.”
12/84- Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: “Ey Yusuf’a karşı (artan dayanılmaz) kahrım” dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu.”
12/85- “Allah adına, hayret” dediler. “Hala Yusuf’u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından) hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın.”
12/86- Dedi ki: “Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikayet ediyorum. Ben Allah’tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum.”
12/87- “Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.”
12/88- Böylece onun (Yusuf’un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: “Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir.”
12/89- (Yusuf) Dedi ki: “Sizler, cahiller iken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
12/90- “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?” dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.”
12/91- Dediler ki: “Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.”
12/92- Dedi ki: “Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.”
12/93- “Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin.”
12/94- Kafile (Mısır’dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: “Eğer beni bunamış saymıyorsanız, inanın Yusuf’un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum.”
12/95- “Allah adına, hayret” dediler. “Sen hala geçmişteki yanlışlığındasın.”
12/96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: “Ben, size bilmediğinizi Allah’tan gerçekten biliyorum demedim mi?”
12/97- (Çocukları da:) “Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik” dediler.
12/98- “İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir” dedi.
12/99- Böylece onlar (gelip) Yusuf’un yanına girdikleri zaman, anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: “Allah’ın dilemesiyle Mısır’a güvenlik içinde giriniz.”
12/100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: “Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.”
12/101- “Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.”
12/102- Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
Önce Kur’an’da geçen ayetleri düzgün ve doğru bir şekilde anlaya bilmek için, herhangi bir ayete, kelimeye, ve konuya verilen anlam diğer kelime ayet ve konulara ters olmaması onun sınırlarını ihlal etmemesi gerekiyor. Kuranın bütünlüğüne genel olarak baktığımız zaman çelişki olmadığını, görüyoruz, ama kuranı anlamada duyarsızlık varsa çelişkili olmayan ayet sayısında yok denecek kadar azalır. Bir tanesi iki yıl kuran okuduğunu çelişki olmayan bir ayete pek rastlamadığını anlatıyor.
4/82- Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı. Bir kelimeyi bir ayeti ve bir kıssayı doğru bir şekilde anlayabilmek için kuranın bütününden haberdar olmak gerekir. Allah Kuranda müstekbir olanların konumlarından bahsederken devamlı gelen peygamberlere en önce karşı çıkanlar onlar olduğunu söylüyor.
17/16- Biz, bir ülkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun ‘varlık ve güç sahibi önde gelenlerine’ emrederiz, böylelikle onlar onda bozgunculuk çıkarırlar. Artık onun üzerine söz hak olur da, onu kökünden darmadağın ederiz.
Burada Allah haşa önde gelenlere kötülük yapmayı emretmiyor. Kötülük yapmak önde gelen müstekbir olanların bir özelliği olduğunu anlatmak istiyor.
7/88- Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler) dediler ki: “Ey Şuayb, seni ve seninle birlikte iman edenleri ya ülkemizden sürüp-çıkaracağız veya mutlaka bizim dinimize geri döneceksiniz.” (Şuayb:) “Biz istemesek de mi?” dedi.
Yusuf Kıssasını Düzgün bir şekilde anlayabilmek için Önce Yusuf peygamberin kıssada geçen çocukluğundan ölümüne kadar geçen merhaleleri tahlil etmek gerekiyor.
1-Yusuf peygamberin, çocukluğu ve peygamber olmadan önceki geçirdiği yaşam kesiti.
Kıssada anlatıldığına Göre, Yusuf Yakup peygamberin oğludur.
12/4- Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti. Hazreti Yakup peygamberin on bir tane oğlu olduğunu ve bu on bir oğlunun iki tanesi babasına karşı itaatkâr, diğerleri ise babasına karşı saygısız ve bozgunculuk çıkaranlardan oldukları tavırlarından ve yaşam biçimlerinden anlaşılmaktadır. Her insanın da yaptığı gibi, Yakup peygamberin Yusuf’a karşı ayrı bir sevgisi vardı bu sebeple diğer kardeşleri Yusuf’u kıskanıyor ona tuzak kurma peşindeler. Yakup peygamber Yusuf’un kardeşlerinin ona bir kötülük yapmasından endişe ediyor ve Yusuf’u Uyarıyor. ve oğluna.12/5- (Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”
Her peygamberde Olduğu gibi Yakup da kendi dinini temsil edecek, birinin olması hasretiyle yaşamaktadır. Hazreti İbrahim’in erkek bir evlat istemesi, Zekeriya peygamber kendisinden sonra, kendisini temsil edecek bir erkek çocuğun hasretiyle yanıp tutuşmaları peygamberlerdeki misyonun ne olduğunu ortaya koyması açısından, anlam taşımaktadır.
12/4- Hani Yusuf babasına: “Babacığım, gerçekten ben (rüyamda) on bir yıldız, Güneş’i ve Ay’ı gördüm; bana secde etmektelerken gördüm” demişti. Hazreti Yakup peygamberin on bir tane oğlu olduğunu ve bu on bir oğlunun iki tanesi babasına karşı itaatkâr, diğerleri ise babasına karşı saygısız ve bozgunculuk çıkaranlardan oldukları tavırlarından ve yaşam biçimlerinden anlaşılmaktadır. Her insanın da yaptığı gibi, Yakup peygamberin Yusuf’a karşı ayrı bir sevgisi vardı bu sebeple diğer kardeşleri Yusuf’u kıskanıyor ona tuzak kurma peşindeler. Yakup peygamber Yusuf’un kardeşlerinin ona bir kötülük yapmasından endişe ediyor ve Yusuf’u Uyarıyor. ve oğluna.12/5- (Babası) Demişti ki: “Oğlum, rüyanı kardeşlerine anlatma, yoksa sana bir tuzak kurarlar. Çünkü şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.”
Her peygamberde Olduğu gibi Yakup da kendi dinini temsil edecek, birinin olması hasretiyle yaşamaktadır. Hazreti İbrahim’in erkek bir evlat istemesi, Zekeriya peygamber kendisinden sonra, kendisini temsil edecek bir erkek çocuğun hasretiyle yanıp tutuşmaları peygamberlerdeki misyonun ne olduğunu ortaya koyması açısından, anlam taşımaktadır.
Rüya Kuranda İnsanların, önlerindeki hayatı nasıl sürdürmek istediklerinin tutku ve hayalidir. İşte Yusuf Yaratılıştaki verdiği sözüne sadık kalan erkek adam olmak isteyen ve sözünü gerçekleştirmek isteyen ender insanlardan biridir. Allah da kişilerin istedikleri yönde göstermiş oldukları çaba ve gayretlerin neticesinde varmak istedikleri sonuca ulaştırmaktadır.
Yakup peygamber bir taraftan hem Yusuf’a hem de diğer oğullarına nasihatler ederek, doğru yolda yürümelerini isterken Yusuf babasının verdiği nasihatlere itaat ederken, diğer evlatlarını birisi hariç babasının yaşadığı hayat tarzıyla alay ediyorlardı.
12/6- “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakup ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Kuranda Her peygamber kendisinden sonra gelecek olan peygamberi müjdelemesi ve kendinden önce gelenleri de tasdik edip doğrulaması, Allahın İnsanlığa göndermiş olduğu dinin devamı içindir. İşte Yakup peygamber de daha Yusuf çocukken bunu Yusuf’a anlatmış. Bu rüya Yusuf’un hayat tarzını oluşturmuştur. İşte Yusuf un bir kardeşinin dışında olanlar. Yusuf’u öldürmek ve babalarının Yusuf’a olan sevgisini ortadan kaldırıp sevgiyi ilgiyi kendilerine yönlendirmenin hayallerini kuruyorlardı bu sebeple Yusuf’a bir tuzak kurmak istediler.
12/8- Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.”12/9- “Öldürün Yusuf’u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da Salih bir topluluk olursunuz.
Olayları kuran bütünlüğünde değerlendirdiğimiz zaman, Şeytan ve dostları peygamber ve taraftarlarına devamlı şaşkın deli, cinlenmiş vs. isimler takarak onun gittiği yola karşı düşmanlık beslemektedirler. Ve düşmanlıkları öyle boyutlara ulaşıyor ki, Allahın Yarattığı ve öldürülmesini yasakladığı insanları öldürmekten çekinmiyorlar. Ama Allah dilemedikçe kimse kimseyi öldüremez Allahın öldürmek istediğine de kimse engel olamaz. Kardeşleri değişik değişik kurdukları planlarla Yusuf’a kötülükler yapma planlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: “Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.
Bu Vahiy Peygamber olan Yusuf değil, peygamber olmaya aday olan Yusuf’a gelen vahiy anlamındadır. O gördüğü rüya karşısında o istikamette çizgisini yürüten bir çocuğa gelen vahiydir. Meryem’e, Musa’nın annesine, gelen vahiy gibi. İşte Yusuf Artık, Çocukluk döneminde kardeşleri ve babalarıyla beraber yaşadıkları hayatın ardından yeni bir döneme giriyor. Tıpkı Hazreti Musa’nın saray kültüründe yetişmesi gibi, ama arada bir fark var , Musa bebekken saray kültüründe yetişiyor. Ama Yusuf çocukluğunu peygamber kültüründe geçirip gençlik dönemini saray kültüründe geçirmeye başlıyor.
Yakup peygamber bir taraftan hem Yusuf’a hem de diğer oğullarına nasihatler ederek, doğru yolda yürümelerini isterken Yusuf babasının verdiği nasihatlere itaat ederken, diğer evlatlarını birisi hariç babasının yaşadığı hayat tarzıyla alay ediyorlardı.
12/6- “Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan (kaynaklanan bir bilgiyi) sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a (nimetini) tamamladığı gibi senin ve Yakup ailesinin üzerindeki nimetini tamamlayacaktır. Elbette Rabbin, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”
Kuranda Her peygamber kendisinden sonra gelecek olan peygamberi müjdelemesi ve kendinden önce gelenleri de tasdik edip doğrulaması, Allahın İnsanlığa göndermiş olduğu dinin devamı içindir. İşte Yakup peygamber de daha Yusuf çocukken bunu Yusuf’a anlatmış. Bu rüya Yusuf’un hayat tarzını oluşturmuştur. İşte Yusuf un bir kardeşinin dışında olanlar. Yusuf’u öldürmek ve babalarının Yusuf’a olan sevgisini ortadan kaldırıp sevgiyi ilgiyi kendilerine yönlendirmenin hayallerini kuruyorlardı bu sebeple Yusuf’a bir tuzak kurmak istediler.
12/8- Onlar şöyle demişti: “Yusuf ve kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir; oysaki biz, birbirini pekiştiren bir topluluğuz. Gerçekte babamız, açıkça bir şaşkınlık içindedir.”12/9- “Öldürün Yusuf’u veya onu bir yere atıp-bırakın ki babanızın yüzü yalnızca size (dönük) kalsın. Ondan sonra da Salih bir topluluk olursunuz.
Olayları kuran bütünlüğünde değerlendirdiğimiz zaman, Şeytan ve dostları peygamber ve taraftarlarına devamlı şaşkın deli, cinlenmiş vs. isimler takarak onun gittiği yola karşı düşmanlık beslemektedirler. Ve düşmanlıkları öyle boyutlara ulaşıyor ki, Allahın Yarattığı ve öldürülmesini yasakladığı insanları öldürmekten çekinmiyorlar. Ama Allah dilemedikçe kimse kimseyi öldüremez Allahın öldürmek istediğine de kimse engel olamaz. Kardeşleri değişik değişik kurdukları planlarla Yusuf’a kötülükler yapma planlarını sürdürmeye devam ediyorlar.
12/15- Nitekim onu götürdükleri ve kuyunun derinliklerine atmaya topluca davrandıkları zaman, Biz ona (şöyle) vahyettik: “Andolsun, sen onlara kendileri, farkında değilken bu yaptıklarını haber vereceksin.
Bu Vahiy Peygamber olan Yusuf değil, peygamber olmaya aday olan Yusuf’a gelen vahiy anlamındadır. O gördüğü rüya karşısında o istikamette çizgisini yürüten bir çocuğa gelen vahiydir. Meryem’e, Musa’nın annesine, gelen vahiy gibi. İşte Yusuf Artık, Çocukluk döneminde kardeşleri ve babalarıyla beraber yaşadıkları hayatın ardından yeni bir döneme giriyor. Tıpkı Hazreti Musa’nın saray kültüründe yetişmesi gibi, ama arada bir fark var , Musa bebekken saray kültüründe yetişiyor. Ama Yusuf çocukluğunu peygamber kültüründe geçirip gençlik dönemini saray kültüründe geçirmeye başlıyor.
2- Yusuf’un Saraydaki Hayatı
12/19- Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. “Hey müjde… Bu bir çocuk.” dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) ‘ticaret konusu bir mal’ olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi.
Yolcuların Yusuf’u bulup da vezire onu satmaları yusufun yeni bir kültürle tanışmasının sebebini oluşturuyordu Babasından aldığı kültür ve eğitimin ardından saray kültürüne geçme orada hayat fakültesine devam etmesi Yusuf’ta yeni bir versiyon yeni bir yaşamın kapıları onu bekliyordu. Şeytanın tuzakları kesilmiyor, düşmanlığı devam ediyor bu sefer düşmanlık kardeşleri yerine vezirin karısından geliyor.
12/21- Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf’u yeryüzünde (Mısır’da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.
Dikkat edilirse saray kültürü, Yusuf’un yeni bir hayatın yeni bir dönemin başlangıcını oluşturmaktadır. Kuranın da belirttiği gibi, Artık Yusuf’un rüyaları yavaş yavaş gerçekleşerek ilk adımları atılıyordu. Bu Hayat Yusuf’un çocukluk döneminden kurtulup ergenlik dönemine girmenin temelini oluşturuyordu.
12/22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Bazılarının anlattığı ve söylediği gibi, peygamberlik önceden gelmez, peygamberlik yaşamı kurallarına göre hayatın zorluk ve çilelerine katlanarak, sabır ve kararlıklarının ardından Allahın lütfettiği bir makamdır. İşte Yusuf da Bunu hak eden ve hak etmeye uygun bir davranış sergilemesinden sonra, Allah ona verecektir. Daha gerçek hayat ve gerçek mücadele Bundan sonra Yusuf’u beklemektedir. İşte saray kültüründe ilk sına başlamaktadır.
12/23- Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murat almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi. (Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.”
Yusuf Sığınmakta olduğu, vezirin hanımından böyle bir teklif gelmesi karşısında şaşırıyor. Ve Allah’ın ona öğrettiği aile kültüründe zinanın Allah tarafından yasak edildiğini ve asla böyle bir teklifi yerine getirmeme konusunda kararlılığını biliyordu. Kendisiyle birlikte olmak isteyen vezirin hanımının zorlaması karşısında bu çirkin tekliften kurtulmanın yollarını arıyordu.
Bir ismi iblis, bir ismi nefis olan o insandaki var olan ve insanları diğer yaratıklardan ayırıp, insanların denenmesine vesile olan o istek, Yusuf’ta da var idi ama Yusuf o isteğin üzerini takva iktidarını kurarak frenleyerek örtmesini bilenlerdendi.
12/24- Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” İşte Kuran Bu imtihanı Yusuf’un Nasıl başardığını, anlatmaya devam ediyor.
12/25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir”
Kuran bir taraftan bir kıssayı anlatırken, bir taraftan da insanlara o kıssadan o konu ile ilgili konularda uzman olmak isteyenlere mesaj vermek istemektedir. İki Kişi Arasında geçen bir olayı bir o iki kişi bilir. Bir de Allah bilir. Ama Allah burada çeşitli belgeler üzerinde insanın olayı sürdürmesi gerektiğini anlatmaktadır. Aklıma Bu Olayı anlatırken bir kıssa geldi, Emniyetten bir uzmanla konuşuyordum. O da mesleği ile bir olayı anlattı. Hırsızlıkla ilgili bir olay için ihbar geliyor. Fakat kimin bu işi yaptığı konusunda kesin ve net bir bilgi yok ortada şüpheler var. Şüpheyle bir adama ceza verme yargılama olayı olmaz. Uzman şüphelenen kişi ile herhangi bir bahane ile diyalog kurar ve olay mahallinde bulduğu bir sigara izmaritini de yanında saklar. Şüpheliye sigara ikram eder ve bitirince, bir daha ikram eder. Sigara izmaritlerini attığında iki sigara izmariti bir birinin aynı uzunlukta söndürüldüğü gibi olay mahallinden aldığı izmaritle de aynı uzunlukta olduğu tespit edilir böylece suç işleyen kişinin kendi bıraktığı delille kendisinin ele verdiği anlaşılır. Aynen onun gibi, Yusuf kıssasında bir suç işlenmiştir. Acaba bu suça teşvik eden ve suçun ilk ateşini atan kim.
Bunu Allah’tan başka kimse bilmiyor bir de Yusuf’la vezirin hanımı bu işi biliyorlar. Vezirin hanımı bana saldıran Yusuf diyor. Yusuf da saldıran vezirin hanımı olduğunu söylüyor.
12/25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir”
Vezirin hanımı hem suç işliyor hem bu suçu başkasının yaptığını söylüyor. Hemen bu konuda uzman olan bir hakem olayı incelemeye alıyor. Ve insanların da bir belge ve delil üzerinde hareket etmelerinin mesajını veriyor.12/26- (Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murat almak istedi.” Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir” Kadının yakınlarından olan birisi adil biri olacak ki olayın kimin tarafından işlenmişse bunun delilini ortaya konmasını istiyor.
12/27- Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.”” Hakikaten inceleme ve tahlil sonucunda suç vezirin karısında olduğu netleşince
12/28- Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Vezirin vahye karşı duyarlı olduğu anlaşılmaktadır. Ki vezirin karısına karşı söylediği sözler onu anlatmaktadır.
12/29- “Yusuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.” Artık Yusuf haklı olmasına rağmen, suçun vezirin karısında olmasına karşılık Yusuf’a karşı düşmanlıklar başlıyor. Ve gittikçede artmaya devam ediyor.
12/30- Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)’in karısı kendi uşağının nefsinden murat almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.”
Aslında bu ayet vezirin karısını kınayan kadınların aynı olay karşısında kendileri de olsa aynı suçu kendilerinin de işleyebileceklerinin kanıtını ortaya çıkardıktan sonra, ağırlık olarak halk Yusuf’un anlatmak istediği yaşam biçiminden ve hayat tarzından uzak bir topluluk olduğu bir gerçektir. Eğer Yusuf’un Yanında Yusuf’u destekleyebilecek ve desteklediği zaman, toplumun küfre bağlı olanlardan kendilerini koruyabilecek güçleri olmuş olsaydı Yusuf’a yapılan bu haksızlık karşısında seyirci kalarak onun zindana atılmasını sindiremezlerdi.
12/31- (Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da:) “Çık, onlara (görün)” dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir”
12/32- Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murat istedim, o ise (kendini) korudu. Ve Andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.”
Bu ayetlerden anlaşılıyor ki Toplulukta fahşa kötülük hâkim suçlu vezirin karısı olmasına rağmen, hala topluluk üzerinde yapmış olduğu yanlış davranışı itiraf ediyor. Ve bir türlü Yusuf’u Yanlış eğilime boyun eğmediğini görünce Yusuf’a işkence ve ceza vermeye devam ediyor. Yani O toplulukta galip olan hak değil batıldır. Köyün Birisinde Ahlakı bozuk birisi yakın bir arkadaşına muhtar adayı olacağını anımsatıyor.
Arkadaşı da diyor ki; senin gibi ahlakı bozuk olanı kim muhtar seçecek? deyince o da diyor ki; Köyde ahlakı bozuk olan mı çok? yoksa ahlakı düzgün olan mı çok? deyince arkadaşı ahlakı bozuk olan çok diyor. O zaman ben bu köye muhtar olurum diyor ve seçim sonucunda demokrasi var ya çoğunluğu kazanıp muhtar oluyor. Aynen onun gibi Yusuf’un saray hayatı, yavaş yavaş sarsılmaya başlıyor. Duruşu ve yaptığı eylemlerle onlardan ayrılıp,kimliğini ortaya koyunca saray erkanı da bununla mücadeleye etmeye, başlıyor.
Yolcuların Yusuf’u bulup da vezire onu satmaları yusufun yeni bir kültürle tanışmasının sebebini oluşturuyordu Babasından aldığı kültür ve eğitimin ardından saray kültürüne geçme orada hayat fakültesine devam etmesi Yusuf’ta yeni bir versiyon yeni bir yaşamın kapıları onu bekliyordu. Şeytanın tuzakları kesilmiyor, düşmanlığı devam ediyor bu sefer düşmanlık kardeşleri yerine vezirin karısından geliyor.
12/21- Onu satın alan bir Mısırlı (aziz,) karısına: “Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz” dedi. Böylelikle Biz, Yusuf’u yeryüzünde (Mısır’da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. Allah, emrinde galib olandır, ancak insanların çoğu bilmezler.
Dikkat edilirse saray kültürü, Yusuf’un yeni bir hayatın yeni bir dönemin başlangıcını oluşturmaktadır. Kuranın da belirttiği gibi, Artık Yusuf’un rüyaları yavaş yavaş gerçekleşerek ilk adımları atılıyordu. Bu Hayat Yusuf’un çocukluk döneminden kurtulup ergenlik dönemine girmenin temelini oluşturuyordu.
12/22- Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.
Bazılarının anlattığı ve söylediği gibi, peygamberlik önceden gelmez, peygamberlik yaşamı kurallarına göre hayatın zorluk ve çilelerine katlanarak, sabır ve kararlıklarının ardından Allahın lütfettiği bir makamdır. İşte Yusuf da Bunu hak eden ve hak etmeye uygun bir davranış sergilemesinden sonra, Allah ona verecektir. Daha gerçek hayat ve gerçek mücadele Bundan sonra Yusuf’u beklemektedir. İşte saray kültüründe ilk sına başlamaktadır.
12/23- Evinde kalmakta olduğu kadın, ondan murat almak istedi ve kapıları sımsıkı kapatarak: “İsteklerim senin içindir, gelsene” dedi. (Yusuf) Dedi ki: “Allah’a sığınırım. Çünkü o benim efendimdir, yerimi güzel tutmuştur. Gerçek şu ki, zalimler kurtuluşa ermez.”
Yusuf Sığınmakta olduğu, vezirin hanımından böyle bir teklif gelmesi karşısında şaşırıyor. Ve Allah’ın ona öğrettiği aile kültüründe zinanın Allah tarafından yasak edildiğini ve asla böyle bir teklifi yerine getirmeme konusunda kararlılığını biliyordu. Kendisiyle birlikte olmak isteyen vezirin hanımının zorlaması karşısında bu çirkin tekliften kurtulmanın yollarını arıyordu.
Bir ismi iblis, bir ismi nefis olan o insandaki var olan ve insanları diğer yaratıklardan ayırıp, insanların denenmesine vesile olan o istek, Yusuf’ta da var idi ama Yusuf o isteğin üzerini takva iktidarını kurarak frenleyerek örtmesini bilenlerdendi.
12/24- Andolsun kadın onu arzulamıştı, -eğer Rabbinin (zinayı yasaklayan) kesin kanıt (burhan)ını görmeseydi- o da (Yusuf da) onu arzulamıştı. Böylelikle Biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gönderdik). Çünkü o, muhlis kullarımızdandı.” İşte Kuran Bu imtihanı Yusuf’un Nasıl başardığını, anlatmaya devam ediyor.
12/25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir”
Kuran bir taraftan bir kıssayı anlatırken, bir taraftan da insanlara o kıssadan o konu ile ilgili konularda uzman olmak isteyenlere mesaj vermek istemektedir. İki Kişi Arasında geçen bir olayı bir o iki kişi bilir. Bir de Allah bilir. Ama Allah burada çeşitli belgeler üzerinde insanın olayı sürdürmesi gerektiğini anlatmaktadır. Aklıma Bu Olayı anlatırken bir kıssa geldi, Emniyetten bir uzmanla konuşuyordum. O da mesleği ile bir olayı anlattı. Hırsızlıkla ilgili bir olay için ihbar geliyor. Fakat kimin bu işi yaptığı konusunda kesin ve net bir bilgi yok ortada şüpheler var. Şüpheyle bir adama ceza verme yargılama olayı olmaz. Uzman şüphelenen kişi ile herhangi bir bahane ile diyalog kurar ve olay mahallinde bulduğu bir sigara izmaritini de yanında saklar. Şüpheliye sigara ikram eder ve bitirince, bir daha ikram eder. Sigara izmaritlerini attığında iki sigara izmariti bir birinin aynı uzunlukta söndürüldüğü gibi olay mahallinden aldığı izmaritle de aynı uzunlukta olduğu tespit edilir böylece suç işleyen kişinin kendi bıraktığı delille kendisinin ele verdiği anlaşılır. Aynen onun gibi, Yusuf kıssasında bir suç işlenmiştir. Acaba bu suça teşvik eden ve suçun ilk ateşini atan kim.
Bunu Allah’tan başka kimse bilmiyor bir de Yusuf’la vezirin hanımı bu işi biliyorlar. Vezirin hanımı bana saldıran Yusuf diyor. Yusuf da saldıran vezirin hanımı olduğunu söylüyor.
12/25- Kapıya doğru ikisi de koştular. Kadın onun gömleğini arkadan çekip yırttı. (Tam) Kapının yanında kadının efendisiyle karşılaştılar. Kadın dedi ki: “Ailene kötülük isteyenin, zindana atılmaktan veya acı bir azaptan başka cezası ne olabilir”
Vezirin hanımı hem suç işliyor hem bu suçu başkasının yaptığını söylüyor. Hemen bu konuda uzman olan bir hakem olayı incelemeye alıyor. Ve insanların da bir belge ve delil üzerinde hareket etmelerinin mesajını veriyor.12/26- (Yusuf) Dedi ki: “Onun kendisi benden murat almak istedi.” Kadının yakınlarından bir şahid şahitlik etti: “Eğer onun gömleği ön taraftan yırtılmışsa bu durumda kadın doğruyu söylemiştir, kendisi ise yalan söyleyenlerdendir” Kadının yakınlarından olan birisi adil biri olacak ki olayın kimin tarafından işlenmişse bunun delilini ortaya konmasını istiyor.
12/27- Yok eğer onun gömleği arkadan çekilip-yırtılmışsa, bu durumda kadın yalan söylemiştir ve kendisi doğruyu söyleyenlerdendir.”” Hakikaten inceleme ve tahlil sonucunda suç vezirin karısında olduğu netleşince
12/28- Onun gömleğinin arkadan çekilip-yırtıldığını gördüğü zaman (kocası): “Doğrusu, bu sizin düzeninizden (biri)dir. Gerçekten sizin düzeniniz büyüktür” dedi.” Vezirin vahye karşı duyarlı olduğu anlaşılmaktadır. Ki vezirin karısına karşı söylediği sözler onu anlatmaktadır.
12/29- “Yusuf, sen bundan yüz çevir. Sen de (kadın) günahın dolayısıyla bağışlanma dile. Doğrusu sen günahkârlardan oldun.” Artık Yusuf haklı olmasına rağmen, suçun vezirin karısında olmasına karşılık Yusuf’a karşı düşmanlıklar başlıyor. Ve gittikçede artmaya devam ediyor.
12/30- Şehirde (birtakım) kadınlar: “Aziz (Vezir)’in karısı kendi uşağının nefsinden murat almak istiyormuş. Öyle ki sevgi onun bağrına sinmiş. Biz doğrusu onu açıkça bir sapıklık içinde görüyoruz.” dedi.”
Aslında bu ayet vezirin karısını kınayan kadınların aynı olay karşısında kendileri de olsa aynı suçu kendilerinin de işleyebileceklerinin kanıtını ortaya çıkardıktan sonra, ağırlık olarak halk Yusuf’un anlatmak istediği yaşam biçiminden ve hayat tarzından uzak bir topluluk olduğu bir gerçektir. Eğer Yusuf’un Yanında Yusuf’u destekleyebilecek ve desteklediği zaman, toplumun küfre bağlı olanlardan kendilerini koruyabilecek güçleri olmuş olsaydı Yusuf’a yapılan bu haksızlık karşısında seyirci kalarak onun zindana atılmasını sindiremezlerdi.
12/31- (Kadın) Onların düzenlerini işitince, onlara (bir davetçi) yolladı, oturup dayanacakları yerler hazırladı ve her birinin eline (önlerindeki meyveleri soymaları için) bıçak verdi. (Yusuf’a da:) “Çık, onlara (görün)” dedi. Böylece onlar onu (olağanüstü güzellikte) görünce (insanüstü bir”
12/32- Kadın dedi ki: “Beni kendisiyle kınadığınız işte budur. Andolsun onun nefsinden ben murat istedim, o ise (kendini) korudu. Ve Andolsun, eğer o kendisine emrettiğimi yapmayacak olursa, mutlaka zindana atılacak ve elbette küçük düşürülenlerden olacak.”
Bu ayetlerden anlaşılıyor ki Toplulukta fahşa kötülük hâkim suçlu vezirin karısı olmasına rağmen, hala topluluk üzerinde yapmış olduğu yanlış davranışı itiraf ediyor. Ve bir türlü Yusuf’u Yanlış eğilime boyun eğmediğini görünce Yusuf’a işkence ve ceza vermeye devam ediyor. Yani O toplulukta galip olan hak değil batıldır. Köyün Birisinde Ahlakı bozuk birisi yakın bir arkadaşına muhtar adayı olacağını anımsatıyor.
Arkadaşı da diyor ki; senin gibi ahlakı bozuk olanı kim muhtar seçecek? deyince o da diyor ki; Köyde ahlakı bozuk olan mı çok? yoksa ahlakı düzgün olan mı çok? deyince arkadaşı ahlakı bozuk olan çok diyor. O zaman ben bu köye muhtar olurum diyor ve seçim sonucunda demokrasi var ya çoğunluğu kazanıp muhtar oluyor. Aynen onun gibi Yusuf’un saray hayatı, yavaş yavaş sarsılmaya başlıyor. Duruşu ve yaptığı eylemlerle onlardan ayrılıp,kimliğini ortaya koyunca saray erkanı da bununla mücadeleye etmeye, başlıyor.
12/33- (Yusuf) Dedi ki: “Rabbim, zindan, bunların beni kendisine çağırdıkları şeyden bana daha sevimlidir. Kurdukları düzeni benden uzaklaştırmazsan, onlara (korkarım) eğilim gösterir, (böylece) cahillerden olurum.”
Artık Bütün Peygamberlerde Allah’ın sünneti görüldüğü gibi Yusuf da inancının bedelini ödemeye başlıyor. Bir Taraftan şeytanın yoluna giderse Güllük gülistanlık olarak dünyada yaşayacak, bir taraftan da Allah’ın yolunda giderse, işkence ve azap başlayacak, işte Yusuf her ne pahasına olursa olsun kişilik ve kimliğinden ödün vermemiştir. Rahatlık yerine işkence ve zulüm kokan hapishane hayatını yeğlemiştir.
12/34- Böylece Rabbi, duasını kabul etti. ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. Düşüne biliyor musunuz? Bazıları suç işlerken hapse gidiyor. Yusuf suç işlememek için hapse gidiyor. Tamamen bu günkü insanların yaşadıkları hayatla tezat teşkil etmektedir.
12/35- Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı.”
12/36- Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”
Artık Yusuf Saray hayatında Allah’a kulluk ve ibadette kusur etmeden yaşamanın bedelini aile hayatında kardeşleri kuyuya atarak ödettirirlerken saray da Yusuf’u bu bedeli zindana atmakla ödetmektedir. Gerçekten hapis hayatı Dünyadaki hayatın küçültülmüş olarak bir tatbikatı gibi olmaktadır. Orada Bir Firavun gibi oradaki mahkûmlar üzerinde sürdüren mahkûmlara zulmeden zalimler olduğu gibi Musa Gibi Firavuna karşı mustazaf olanları eğiterek zulme karşı baş kaldıran Musalar da olmaktadır.
İşte Allah Yusuf’a Hapishane hayatını göstererek orada bir takım insanların yaşam biçimlerine ait bilgileri öğretiyor onun sabırda gösterdiği karalılığını ölçmek istiyordu. Dikkat edilirse Toplumlarda En ön safta bulunanlar oraya gökten zembille gelmediler gelemezlerde.
Onlar toplumların içerisinde onlardaki hayatların en ince biçimde hem bizzat yaşayan aktörleri ve hem de halkın büyük bir kısmının takdirini kazanmış kişiler olmaktadırlar. Dikkat edilirse Halktan haksızlığa uğramış ve dikta rejimler tarafından zulmedilmiş kişileri toplum izlemekte ve onların işkence ve zulme uğrayışlarını asla kalplerinde hazmedememektedirler. İşte Son Peygambere yapılan zulüm ve işkence sonucu toplumlar onu kendilerine lider olarak seçmeleri, Toplumdaki vicdanlarda esen rüzgârların ortak yönlerinin savunucusu olmaları onları ön plana çıkarmaktadır. İşte Yusuf’u hapse atan zihniyet şeytan ve dostlarının hakla mücadelesinin açık bir delilini göstermektedir. Bu zihniyet değişmedikçe Yusuf’un onlarla bir araya gelmelerini engeller. Çünkü İman eden ve Salih amel işleyenlerle iman etmeyen ve kâfir olanların yaşam biçimleri bir biriyle asla uyuşmaz.
Bir Taraftan Hapis hayatında mahkumlara tebliğ ederken, bir taraftardan da Yusuf’un ortaya attığı hayat felsefesi toplumlarda tartışılmaya başlamıştı.
12/37- Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah’a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim”
Bütün Peygamberlerde bu özellik vardır. Gelecek hakkında bilgi verme
5/110 hazreti İsa peygamberde olduğu gibi, Hazreti Yusuf da bu ayetlere bakıldığında bir peygamberde görülen izleri taşıdığı hissedilmektedir.” Allah’a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim”
Her peygamber bulunmuş olduğu toplumlarda Allah’ın gönderdiği dini yaşamaya başladıklarında mutlaka dövülmüşler zindana atılmışlar. Sürülmüşler veya öldürülmüşlerdir. Bu Allah’ın bir sünnetidir. Üzerine basa basa vurgulamak istiyorum. Sakın ola ki ilerdeki ayetlerde gelecek olan bazı kavramları yanlış anlamayalım. Peygamberlerde uzlaşma orta yolda buluşma dinlerinden taviz verme gibi bir hasletleri yoktur. Olamaz da.
12/38- “Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır. Ancak insanların çoğu şükretmezler.” Zaten Yusuf toplumun şirk koşmaları Allahın haram dediklerini helal helal dediklerini de haramlaştırdıkları için toplum ve rejimle uyum sağlayamamıştı zindana da atılışının nedeni bu idi.
12/39- “Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?” Yusuf Zindanda eğitmeye devam ediyor. Mukayese ettiği Allah ile Allahın yarattıklarından herhangi birilerinin ilahlığının bir olmadığını anlatıyordu.
12/40- “Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, Kendisi’nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.”
12/41- “Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.”
12/42- İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: “Efendinin katında beni hatırla.” Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. Yusuf Peygamber, zindanda iki arkadaşının gördükleri rüyayı yorumluyor. Birisi asılacağını diğeri ise kurtulacağını anlatıyor. Kurtulacağını sandığı kişiye diyor ki, Benim anlattıklarımı zindandan çıkınca hükümdara anlat, dediği halde şeytan buna engel olduğunu, uzun zamandan sonra ancak Yusuf’un dediklerinin padişahın bir rüya görmesiyle ancak hatırladığını anlatıyor.
12/43- Hükümdar: “Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin” dedi.”12/44- Dediler ki: “(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz”
12/45- O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: “Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.”İşte bu ayetler artık Yusuf’u zindana attıran kavmin nusubet ve belalardan kurtuluş çaresini bulamayıp , güvenilir ve Allahın gönderdiği vahiylerle gelecekteki olan hadiseleri çözebilen ve haber verebilen bir konumda olan Yusuf aranmağa başlıyor.
12/46- (Zindana gidip:) “Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.”
Bu Ayet tamı tamına toplumlarda olan buhranın ve çıkmazlığın mutlaka onu çözebilen birisine ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Bu İfade çok uzun bir hayatın nasıl yaşanacağının doğru bir şekilde anlatılmasının kuranda sanatsal bir üslup içerisinde kısa olarak anlatılmasının bir ifadesidir. Bazılarının sandığı gibi zalim zulmeden bir topluluk ve hükümdarın Yusuf gibi tevhit inancına sahip bir kişiyi alıp da kendilerine yönetici seçmeleri asla kuran mantalitesiyle uyuşmaz. Bu toplumun Yusuf’un zindana girmesiyle değişmiş olabileceğini ancak Yusuf gibi bir peygamberi ona layık bir idareci ve toplum gözetleyip kollayabileceğini anlatmaktadır.12/47- Dedi ki: “Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın.”12/48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.”12/48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.”Yusuf kendisine gelen Padişahın gönderdiği kişiye dünya hayatındaki yaşam biçiminin nasıl olduğunu neleri yaparsan başına neler gelebileceğini dünya hayatında Allahın gönderdiği kural ve prensipler içerisinde yaşandığı zaman hem dünya hayatındaki güzelliği hem de ahret hayatındaki güzelliğin örneğini özetledikten sonra Yusuf’un zindan arkadaşı geriye döndüğünde bunları anlattıktan sonra padişahın çok hoşuna gidiyor.12/49- Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.”12/50- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin.” Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) “Efendine (Rabbine) dön de ona sor: “Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.” Artık Yusuf zindandan çıkmış kendine iftira edenlerle ve rejimle hesaplaşma başlamıştı.12/51- (Hükümdar topladığı o kadınlara:) “Yusuf’un nefsinden Murat almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?” dedi. Onlar: “Allah için, hâşâ” dediler. “Biz ondan hiçbir kötülük görmedik.” Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: “İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murat almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.” Bu hesaplaşma Yusuf’a karşı haksızlık yapan vezirin hanımı ile onun o halini destekleyenlerin öyle sanıyorum ki ya gidişatını değiştirmiş bir kral ya da ölüp yerine adil bir hükümdar olması gerekir ki adalet ilkesi orada gündeme gelsin. yoksa müşrik olanlarda asla ne merhamet olur ne de adalet. Vezirin karısının da yapmış olduğu yanlışlığı itiraf etmesi Yusuf’u temize çıkarıp Yusuf’un gerçekten güvenilir bir kişi olduğu toplumlarda dalga dalga yayılmaya başlayarak kısa bir zaman içerisinde seyir değişiyor.
12/52- (Yusuf aracıya şunu söyledi:) “Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah’ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.” Her şey ayan beyan ortaya çıkıyor Yusuf bu olayda aklanıyor.
12/53- “(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir.” İşte Allahın dilemesi dışındaki insanların Yusuf gibi zorlu bir maratonda doğru bir yolda yürümeleri mümkün olmaz. Bakınız nefis insanın doğruya gidişini engelleyen en büyük düşmandır. Yusuf da bunu kabulleniyor. gerçekten Allah nefse karşı mücadelede yardımcı olmamış olsaydı kendini onun fitnesinden koruyamayacağını söylemektedir.
12/54- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım.” Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: “Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilirsin.”
İslam toplumlarında ve müfessirlerin anlayışlarındaki büyük yanlışlık hükümdar kâfir fakat kâfir bir hükümdar Yusuf gibi bir peygamberi yanında maliye bakanı olarak çalıştırıyor. gibi bir anlayışa kapılmaktadırlar. Asıl Yusuf Kısasında özü teşkil eden olay, asla bir peygamber tağutun dinini kulluk edemez etmesi de düşünülemez. Hem zindana müşriklerin dinini terk etmesinden dolayı girsin, hem de zindandan çıksın müşrikliğe hizmet edip aracı olsun bu kuran anlayışına uygun düşmez.
12/59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü tam tutarım ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım.”
Artık Bütün Peygamberlerde Allah’ın sünneti görüldüğü gibi Yusuf da inancının bedelini ödemeye başlıyor. Bir Taraftan şeytanın yoluna giderse Güllük gülistanlık olarak dünyada yaşayacak, bir taraftan da Allah’ın yolunda giderse, işkence ve azap başlayacak, işte Yusuf her ne pahasına olursa olsun kişilik ve kimliğinden ödün vermemiştir. Rahatlık yerine işkence ve zulüm kokan hapishane hayatını yeğlemiştir.
12/34- Böylece Rabbi, duasını kabul etti. ve onların hileli düzenlerini kendisinden uzaklaştırdı. Çünkü O, işitendir, bilendir. Düşüne biliyor musunuz? Bazıları suç işlerken hapse gidiyor. Yusuf suç işlememek için hapse gidiyor. Tamamen bu günkü insanların yaşadıkları hayatla tezat teşkil etmektedir.
12/35- Sonra onlarda (Yusuf’un iffetine ilişkin) delilleri görmelerinin ardından, mutlaka onu belli bir vakte kadar zindana atmak (görüşü)ağır bastı.”
12/36- Onunla birlikte iki genç de zindana girmişti. Biri: “Ben (rüyamda) kendimi şarap sıkıyorken gördüm.” dedi. Öbürü: “Ben de kendimi başımın üstünde ekmek taşıyorken gördüm; kuş da ondan yemekteydi” dedi. “Bunun yorumundan bize haber ver. Doğrusu biz seni, iyilik yapanlardan görmekteyiz.”
Artık Yusuf Saray hayatında Allah’a kulluk ve ibadette kusur etmeden yaşamanın bedelini aile hayatında kardeşleri kuyuya atarak ödettirirlerken saray da Yusuf’u bu bedeli zindana atmakla ödetmektedir. Gerçekten hapis hayatı Dünyadaki hayatın küçültülmüş olarak bir tatbikatı gibi olmaktadır. Orada Bir Firavun gibi oradaki mahkûmlar üzerinde sürdüren mahkûmlara zulmeden zalimler olduğu gibi Musa Gibi Firavuna karşı mustazaf olanları eğiterek zulme karşı baş kaldıran Musalar da olmaktadır.
İşte Allah Yusuf’a Hapishane hayatını göstererek orada bir takım insanların yaşam biçimlerine ait bilgileri öğretiyor onun sabırda gösterdiği karalılığını ölçmek istiyordu. Dikkat edilirse Toplumlarda En ön safta bulunanlar oraya gökten zembille gelmediler gelemezlerde.
Onlar toplumların içerisinde onlardaki hayatların en ince biçimde hem bizzat yaşayan aktörleri ve hem de halkın büyük bir kısmının takdirini kazanmış kişiler olmaktadırlar. Dikkat edilirse Halktan haksızlığa uğramış ve dikta rejimler tarafından zulmedilmiş kişileri toplum izlemekte ve onların işkence ve zulme uğrayışlarını asla kalplerinde hazmedememektedirler. İşte Son Peygambere yapılan zulüm ve işkence sonucu toplumlar onu kendilerine lider olarak seçmeleri, Toplumdaki vicdanlarda esen rüzgârların ortak yönlerinin savunucusu olmaları onları ön plana çıkarmaktadır. İşte Yusuf’u hapse atan zihniyet şeytan ve dostlarının hakla mücadelesinin açık bir delilini göstermektedir. Bu zihniyet değişmedikçe Yusuf’un onlarla bir araya gelmelerini engeller. Çünkü İman eden ve Salih amel işleyenlerle iman etmeyen ve kâfir olanların yaşam biçimleri bir biriyle asla uyuşmaz.
Bir Taraftan Hapis hayatında mahkumlara tebliğ ederken, bir taraftardan da Yusuf’un ortaya attığı hayat felsefesi toplumlarda tartışılmaya başlamıştı.
12/37- Dedi ki: “Size rızıklanacağınız bir yemek gelecek olsa, ben mutlaka size daha gelmeden önce onun ne olduğunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiklerindendir. Doğrusu ben, Allah’a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim”
Bütün Peygamberlerde bu özellik vardır. Gelecek hakkında bilgi verme
5/110 hazreti İsa peygamberde olduğu gibi, Hazreti Yusuf da bu ayetlere bakıldığında bir peygamberde görülen izleri taşıdığı hissedilmektedir.” Allah’a iman etmeyen, ahireti de tanımayanların ta kendileri olan bir topluluğun dinini terk ettim”
Her peygamber bulunmuş olduğu toplumlarda Allah’ın gönderdiği dini yaşamaya başladıklarında mutlaka dövülmüşler zindana atılmışlar. Sürülmüşler veya öldürülmüşlerdir. Bu Allah’ın bir sünnetidir. Üzerine basa basa vurgulamak istiyorum. Sakın ola ki ilerdeki ayetlerde gelecek olan bazı kavramları yanlış anlamayalım. Peygamberlerde uzlaşma orta yolda buluşma dinlerinden taviz verme gibi bir hasletleri yoktur. Olamaz da.
12/38- “Atalarım İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un dinine uydum. Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmamız bizim için olacak şey değil. Bu, bize ve insanlara Allah’ın lütuf ve ihsanındandır. Ancak insanların çoğu şükretmezler.” Zaten Yusuf toplumun şirk koşmaları Allahın haram dediklerini helal helal dediklerini de haramlaştırdıkları için toplum ve rejimle uyum sağlayamamıştı zindana da atılışının nedeni bu idi.
12/39- “Ey zindan arkadaşlarım, birbirinden ayrı (bir sürü) Rabler mi daha hayırlıdır, yoksa kahhar (kahredici) olan bir tek Allah mı?” Yusuf Zindanda eğitmeye devam ediyor. Mukayese ettiği Allah ile Allahın yarattıklarından herhangi birilerinin ilahlığının bir olmadığını anlatıyordu.
12/40- “Sizin Allah’tan başka taptıklarınız, Allah’ın kendileri hakkında hiçbir delil indirmediği, sizin ve atalarınızın ad olarak adlandırdıklarınızdan başkası değildir. Hüküm, yalnızca Allah’ındır. O, Kendisi’nden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur, ancak insanların çoğu bilmezler.”
12/41- “Ey zindan arkadaşlarım, ikinizden biri efendisine şarap içirecek, diğeri ise asılacak, kuş onun başından yiyecek. İşte hakkında fetva istemekte olduğunuz iş (artık) olup bitmiştir.”
12/42- İkisinden kurtulacağını sandığı kişiye dedi ki: “Efendinin katında beni hatırla.” Fakat şeytan, efendisine hatırlatmayı ona unutturdu, böylece daha nice yıllar (Yusuf) zindanda kaldı. Yusuf Peygamber, zindanda iki arkadaşının gördükleri rüyayı yorumluyor. Birisi asılacağını diğeri ise kurtulacağını anlatıyor. Kurtulacağını sandığı kişiye diyor ki, Benim anlattıklarımı zindandan çıkınca hükümdara anlat, dediği halde şeytan buna engel olduğunu, uzun zamandan sonra ancak Yusuf’un dediklerinin padişahın bir rüya görmesiyle ancak hatırladığını anlatıyor.
12/43- Hükümdar: “Ben (rüyamda) yedi besili inek görüyorum, onları yedi zayıf inek yiyor; bir de yedi yeşil başak ve diğerleri ise kupkuru. Ey önde gelen (kahin-bilginler,) eğer rüya yorumluyorsanız benim bu rüyamı çözüverin” dedi.”12/44- Dediler ki: “(Bunlar) Karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenler değiliz”
12/45- O iki kişiden kurtulmuş olanı, nice zaman sonra hatırladı ve: “Ben bunun yorumunu size haber veririm, hemen beni (zindana) gönderin” dedi.”İşte bu ayetler artık Yusuf’u zindana attıran kavmin nusubet ve belalardan kurtuluş çaresini bulamayıp , güvenilir ve Allahın gönderdiği vahiylerle gelecekteki olan hadiseleri çözebilen ve haber verebilen bir konumda olan Yusuf aranmağa başlıyor.
12/46- (Zindana gidip:) “Yusuf, ey doğru (sözlü insan).. Yedi besili ineği yedi zayıf (ineğin) yediği ve yedi yeşil başakla diğerleri kuru olan (rüya) konusunda bize fetva ver. Umarım ki insanlara da (senin söylediklerinle) dönerim, belki onlar (bunun anlamını) öğrenmiş olurlar.”
Bu Ayet tamı tamına toplumlarda olan buhranın ve çıkmazlığın mutlaka onu çözebilen birisine ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir. Bu İfade çok uzun bir hayatın nasıl yaşanacağının doğru bir şekilde anlatılmasının kuranda sanatsal bir üslup içerisinde kısa olarak anlatılmasının bir ifadesidir. Bazılarının sandığı gibi zalim zulmeden bir topluluk ve hükümdarın Yusuf gibi tevhit inancına sahip bir kişiyi alıp da kendilerine yönetici seçmeleri asla kuran mantalitesiyle uyuşmaz. Bu toplumun Yusuf’un zindana girmesiyle değişmiş olabileceğini ancak Yusuf gibi bir peygamberi ona layık bir idareci ve toplum gözetleyip kollayabileceğini anlatmaktadır.12/47- Dedi ki: “Siz yedi yıl, önceleri (ektiğiniz) gibi ekin ekin, yediğinizin az bir kısmı dışında (kalanını) biçtiklerinizi başağında bırakın.”12/48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.”12/48- Sonra bunun arkasından (kuraklığı) zorlu yedi yıl gelecektir, sakladığınız az bir miktar dışında, daha önce biriktirdiğinizi yiyip bitirecektir.”Yusuf kendisine gelen Padişahın gönderdiği kişiye dünya hayatındaki yaşam biçiminin nasıl olduğunu neleri yaparsan başına neler gelebileceğini dünya hayatında Allahın gönderdiği kural ve prensipler içerisinde yaşandığı zaman hem dünya hayatındaki güzelliği hem de ahret hayatındaki güzelliğin örneğini özetledikten sonra Yusuf’un zindan arkadaşı geriye döndüğünde bunları anlattıktan sonra padişahın çok hoşuna gidiyor.12/49- Sonra bunun arkasından bir yıl gelecektir ki, insanlar onda bol bol yağmura kavuşturulacak ve onda sıkıp-sağacaklar.”12/50- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin.” Ona elçi geldiğinde (Yusuf:) “Efendine (Rabbine) dön de ona sor: “Ellerini kesen o kadınların durumu neydi? Doğrusu benim Rabbim, onların hileli düzenlerini gerçekten bilendir.” Artık Yusuf zindandan çıkmış kendine iftira edenlerle ve rejimle hesaplaşma başlamıştı.12/51- (Hükümdar topladığı o kadınlara:) “Yusuf’un nefsinden Murat almak istediğinizde sizin durumunuz neydi?” dedi. Onlar: “Allah için, hâşâ” dediler. “Biz ondan hiçbir kötülük görmedik.” Aziz (Vezir)in de karısı dedi ki: “İşte şu anda gerçek orta yere çıktı; onun nefsinden ben murat almak istemiştim. O ise gerçekten doğruyu söyleyenlerdendir.” Bu hesaplaşma Yusuf’a karşı haksızlık yapan vezirin hanımı ile onun o halini destekleyenlerin öyle sanıyorum ki ya gidişatını değiştirmiş bir kral ya da ölüp yerine adil bir hükümdar olması gerekir ki adalet ilkesi orada gündeme gelsin. yoksa müşrik olanlarda asla ne merhamet olur ne de adalet. Vezirin karısının da yapmış olduğu yanlışlığı itiraf etmesi Yusuf’u temize çıkarıp Yusuf’un gerçekten güvenilir bir kişi olduğu toplumlarda dalga dalga yayılmaya başlayarak kısa bir zaman içerisinde seyir değişiyor.
12/52- (Yusuf aracıya şunu söyledi:) “Bu, (itiraf Vezirin) yokluğunda gerçekten kendisine ihanet etmediğimi ve gerçekten Allah’ın ihanet edenlerin hileli-düzenlerini başarıya ulaştırmadığını kendisinin de bilip öğrenmesi içindi.” Her şey ayan beyan ortaya çıkıyor Yusuf bu olayda aklanıyor.
12/53- “(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir.” İşte Allahın dilemesi dışındaki insanların Yusuf gibi zorlu bir maratonda doğru bir yolda yürümeleri mümkün olmaz. Bakınız nefis insanın doğruya gidişini engelleyen en büyük düşmandır. Yusuf da bunu kabulleniyor. gerçekten Allah nefse karşı mücadelede yardımcı olmamış olsaydı kendini onun fitnesinden koruyamayacağını söylemektedir.
12/54- Hükümdar dedi ki: “Onu bana getirin, onu kendime bağlı kılayım.” Onunla konuştuğunda da (şöyle) dedi: “Sen bugün bizim yanımızda (artık) önemli bir yer sahibisin, güvenilirsin.”
İslam toplumlarında ve müfessirlerin anlayışlarındaki büyük yanlışlık hükümdar kâfir fakat kâfir bir hükümdar Yusuf gibi bir peygamberi yanında maliye bakanı olarak çalıştırıyor. gibi bir anlayışa kapılmaktadırlar. Asıl Yusuf Kısasında özü teşkil eden olay, asla bir peygamber tağutun dinini kulluk edemez etmesi de düşünülemez. Hem zindana müşriklerin dinini terk etmesinden dolayı girsin, hem de zindandan çıksın müşrikliğe hizmet edip aracı olsun bu kuran anlayışına uygun düşmez.
12/59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü tam tutarım ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım.”
Arkadan ayetler gelince siz de göreceksiniz ki zamanımıza kadar anlatılanların bize doğruyu yansıtmadığı, anlaşılacaktır.
12/55- (Yusuf) Dedi ki: “Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim.” Bakınız Ayette anlatıldığı gibi, Yusuf yönetici. oranın yetki sahibi, peygamberlerede yakışan odur.
Eğer peygamber tağutun emri altında olursa orada kimin adına hükmedecek? Peygamberler sadece ve sadece Vahyin güdümünde hareket ederler. onun söyledikleri vahyolunmakta olan vahiydir. onlar kendiliğinden bir şey söyleyemezler. peki o zaman Yusuf peygamber tağuti bir kralın kanunuyla yönetiliyorsa ve ya yönetiyorsa Allah’a ait kurallar ve kanunlar nereye oturtulacak?
Bir vücutta iki kalp olmadığı gibi bir devlette de iki tane birbirine zıt olan yaşam biçimleri de bulunmaz. Ya Yusuf Peygamberlikten azledildi. Allaha olan kulluktan ayrıldı. kula kulluk yapmaya başladı. Ya da Halk değişti ve Yusuf’u barındırdı gözleyip kolladı ona teslim oldular. Bunlardan en mantıklı olanı Yusuf’un değişmesi yerine halk ve rejimin değişmesi değil midir?
12/56- İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf’a güç ve imkân (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır’da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasip ederiz. ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.”
İşte Bu ayet Yusuf Peygamberin şanına yakışan bir konuma getirildiğini anlatmaya yeter ve artar bile. Yusuf burada maliye nazırı değil o ülkenin yöneticisidir. Orada tağuti güçlerin kanunu değil orada artık yeni bir dönem başlamıştır. işte o dönem Yusuf un iktidarda olduğu peygamberliğinin güç ve iktidar olduğu dönemdir
12/55- (Yusuf) Dedi ki: “Beni (bu) yerin (ülkenin) hazineleri üzerinde (bir yönetici) kıl. Çünkü ben, (bunları iyi) bir koruyucuyum, (yönetim işlerini de) bilenim.” Bakınız Ayette anlatıldığı gibi, Yusuf yönetici. oranın yetki sahibi, peygamberlerede yakışan odur.
Eğer peygamber tağutun emri altında olursa orada kimin adına hükmedecek? Peygamberler sadece ve sadece Vahyin güdümünde hareket ederler. onun söyledikleri vahyolunmakta olan vahiydir. onlar kendiliğinden bir şey söyleyemezler. peki o zaman Yusuf peygamber tağuti bir kralın kanunuyla yönetiliyorsa ve ya yönetiyorsa Allah’a ait kurallar ve kanunlar nereye oturtulacak?
Bir vücutta iki kalp olmadığı gibi bir devlette de iki tane birbirine zıt olan yaşam biçimleri de bulunmaz. Ya Yusuf Peygamberlikten azledildi. Allaha olan kulluktan ayrıldı. kula kulluk yapmaya başladı. Ya da Halk değişti ve Yusuf’u barındırdı gözleyip kolladı ona teslim oldular. Bunlardan en mantıklı olanı Yusuf’un değişmesi yerine halk ve rejimin değişmesi değil midir?
12/56- İşte böylece Biz yeryüzünde Yusuf’a güç ve imkân (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır’da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasip ederiz. ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız.”
İşte Bu ayet Yusuf Peygamberin şanına yakışan bir konuma getirildiğini anlatmaya yeter ve artar bile. Yusuf burada maliye nazırı değil o ülkenin yöneticisidir. Orada tağuti güçlerin kanunu değil orada artık yeni bir dönem başlamıştır. işte o dönem Yusuf un iktidarda olduğu peygamberliğinin güç ve iktidar olduğu dönemdir
3- Yusuf yönetici ve peygamberdir.
12/57- Ahretin karşılığı ise, iman edenler ve takvada bulunanlar için daha hayırlıdır.”
Yusuf’un Bu kadar dünyada çekmiş olduğu çile işkence azaptan sonra sabredip kişiliğini ve sabrını bozmadan kararlılık göstermesinin karşılığında, Allah ona dünyada imkan ve yönetme makamına getirdi. bu sabredenler içindir. bir de ahret aleminde makam ve mevki verileceğini dünya hayatından oradaki verilen ödül daha iyi olacağını anlatmaktadır.
Yusuf’un Bu kadar dünyada çekmiş olduğu çile işkence azaptan sonra sabredip kişiliğini ve sabrını bozmadan kararlılık göstermesinin karşılığında, Allah ona dünyada imkan ve yönetme makamına getirdi. bu sabredenler içindir. bir de ahret aleminde makam ve mevki verileceğini dünya hayatından oradaki verilen ödül daha iyi olacağını anlatmaktadır.
12/58- (Kuraklık başlayınca) Yusuf’un kardeşleri gelip yanına girdiler, onu tanımadıkları halde kendisi onları hemen tanıdı.” Artık Yusuf makam ve mevki sahibi olarak hazinelerin başında, kendisine işkence ve kötülük yapan kardeşleri Yusuf’a sıkıntılar içerisinde yardım etmesi için oranın yetki sahibi olana geliyorlar kardeşleri Yusuf’u uzun yılar geçmesi nedeniyle tanıyamıyorlar ama Yusuf onları tanıyor.
12/59- Onların erzak yüklerini hazırlayınca dedi ki: “Bana babanızdan olan kardeşinizi getirin. Görmüyor musunuz, ben ölçüyü tam tutarım ve ben konukseverlerin en hayırlısıyım.”
Burada zikredilen babanızdan olan kardeş cümlesini iki anlamda düşünmek mümkün, Bilindiği gibi Yakup bir peygamber onun dinini takip edenleri kuran aynı aile olarak anma nedeniyle Yakup gibi iman eden anlamında kardeşten bahsediyor. Ya da baba öbür kardeşlerinden ayrı bir anneden veya babadan olduğu tahmin edilmesi gerekir. Ama şu bir gerçek ve birleş ilmesi gereken nokta babasından olan kardeşin Yusuf gibi rabbani yolda hayat sürdüğü ve iman ettiği bir gerçektir.
12/60- “Eğer onu bana getirmeyecek olursanız, artık benim katımda sizin için bir ölçek (erzak) yoktur ve bana da yaklaşmayın.” Yusuf kardeşlerini tanıdı kardeşleri de onu tanımadılar ama ortada artık Yusuf’a yaptıklarının karşılığını burunlarından fitil fitil getirme zamanı gelmişti. Yusuf Kendi dininden olan kardeşini hep düşünüyordu. Onu onların elinden kurtarma çabasındaydı.
12/61- Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve herhalde biz bunu yapabileceğiz” Demek ki Yusuf’un kardeşleri Yusuf’un öz kardeşi Olan ve kendi dininden olan kardeşlerini getirmemişlerdi. Bu vesileyle Yusuf bunu fırsat bilip, öz kardeşini kendisine getirdikleri zaman ancak kendilerine yardım edebileceğini söyleyince o işi yerine getirmeyi kendilerine bir sorumluluk olarak kabul ettiler. Hala tabii ki Yusuf’un kendilerinin kardeşi olduğunu bilemiyorlardı.
12/62- Yardımcılarına dedi ki: “Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler
12/63- Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: “Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzakı alalım. Onu mutlaka koruyacağız.”
12/64- Dedi ki: “Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir.”
12/65- Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: “Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir.”
Yusuf’un kardeşlerinin babalarının yanlarına döndüklerinde, babalarını ikna etmede en önemli belge sermayelerinin geri verildiği halde, yine de erzak almalarıydı. Bu da gittikleri yerin adil ve insanlara kötülük gelmeyen bir yer olduğu konusunda sezgileri güçlendiriyordu. Babaları yinede onlardan kesin bir söz almak istiyordu.
12/66- “Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem.” dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: “Allah, söylediklerimize vekildir.” Bu sebeple babalarından olan kardeşlerini yanlarına almayı başarmışlardı.
12/67- Ve dedi ki: “Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.”
12/68- Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır’a) girdiklerinde, (bu,) -Yakup’un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.” Bu ayetler başlarında uzun bir nusubet geçen kardeşlerinin düşünmeye ve babalarını dinlemeye başlamalarının bir işaretiydi.
12/69- Yusuf’un yanına girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; “Ben” dedi. “Senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme.” İşte Yakup, Yusuf Ve kardeşinin birleştiği aile tablosu budur. İnanalar ancak kardeştir. Bakınız Yusuf kendisine düşman olan kardeşleriyle kendisinin dininden olan kardeşini nasıl ayrı tutmaktadır. Siz olsanız aynısını yapmaz mısınız?
12/70- Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi: “Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız.” Yusuf kendinden olan kardeşini alıkoymak onlardan kurtarmak istiyordu. Allah da ona böyle bir plan kurmasını vahyetti. Bu plan hem adil hem de yapmak istediği işi gerçekleştirmede güzel bir yoldu.
12/71- Onlara doğru yönelerek: “Neyi kaybettiniz?” dediler.
12/72- Dediler ki: “Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim.”sizinde izlediğiniz gibi su tasını koyan peygamber hükümdar olan Yusuf’tur. Münadi de onun hizmetçilerinden biridir. Devam edelim.
12/73- “Allah adına, hayret” dediler. “Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz.” Evet, Yusuf’un kardeşleri bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmediler. Hırsız da değillerdi. Allah’ın Yusuf’un Kardeşini alıkoymak için bir planıydı.
12/74- “Öyleyse” dediler. “Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?”
12/75- Dediler ki: “Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız.”12/76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
Burada zikredilen babanızdan olan kardeş cümlesini iki anlamda düşünmek mümkün, Bilindiği gibi Yakup bir peygamber onun dinini takip edenleri kuran aynı aile olarak anma nedeniyle Yakup gibi iman eden anlamında kardeşten bahsediyor. Ya da baba öbür kardeşlerinden ayrı bir anneden veya babadan olduğu tahmin edilmesi gerekir. Ama şu bir gerçek ve birleş ilmesi gereken nokta babasından olan kardeşin Yusuf gibi rabbani yolda hayat sürdüğü ve iman ettiği bir gerçektir.
12/60- “Eğer onu bana getirmeyecek olursanız, artık benim katımda sizin için bir ölçek (erzak) yoktur ve bana da yaklaşmayın.” Yusuf kardeşlerini tanıdı kardeşleri de onu tanımadılar ama ortada artık Yusuf’a yaptıklarının karşılığını burunlarından fitil fitil getirme zamanı gelmişti. Yusuf Kendi dininden olan kardeşini hep düşünüyordu. Onu onların elinden kurtarma çabasındaydı.
12/61- Dediler ki: “Onu babasından istemeye çalışacağız ve herhalde biz bunu yapabileceğiz” Demek ki Yusuf’un kardeşleri Yusuf’un öz kardeşi Olan ve kendi dininden olan kardeşlerini getirmemişlerdi. Bu vesileyle Yusuf bunu fırsat bilip, öz kardeşini kendisine getirdikleri zaman ancak kendilerine yardım edebileceğini söyleyince o işi yerine getirmeyi kendilerine bir sorumluluk olarak kabul ettiler. Hala tabii ki Yusuf’un kendilerinin kardeşi olduğunu bilemiyorlardı.
12/62- Yardımcılarına dedi ki: “Sermayelerini (erzak bedellerini) yüklerinin içine koyun. İhtimal ki ailelerine döndüklerinde bunun farkına varırlar da belki geri dönerler
12/63- Böylelikle babalarına döndükleri zaman, dediler ki: “Ey babamız, ölçek bizden engellendi. Bu durumda kardeşimizi bizimle gönder de erzakı alalım. Onu mutlaka koruyacağız.”
12/64- Dedi ki: “Daha önce kardeşi konusunda size güvendiğimden başka (bir şekilde) onun hakkında size güvenir miyim? Allah en hayırlı koruyucudur ve O, esirgeyenlerin esirgeyicisidir.”
12/65- Erzak yüklerini açıp da sermayelerinin kendilerine geri verilmiş olduğunu gördüklerinde, dediler ki: “Ey Babamız, daha neyi arıyoruz, işte sermayemiz bize geri verilmiş; (bununla yine) ailemize erzak getiririz, kardeşimizi koruruz ve bir deve yükünü de ilave ederiz. Bu (aldığımız) az bir ölçektir.”
Yusuf’un kardeşlerinin babalarının yanlarına döndüklerinde, babalarını ikna etmede en önemli belge sermayelerinin geri verildiği halde, yine de erzak almalarıydı. Bu da gittikleri yerin adil ve insanlara kötülük gelmeyen bir yer olduğu konusunda sezgileri güçlendiriyordu. Babaları yinede onlardan kesin bir söz almak istiyordu.
12/66- “Bana etrafınızın çepeçevre kuşatılması dışında, onu ne olursa olsun mutlaka bana getireceğinize dair Allah adına kesin bir söz verinceye kadar, onu sizinle asla gönderemem.” dedi. Böylelikle ona kesin bir söz verince dedi ki: “Allah, söylediklerimize vekildir.” Bu sebeple babalarından olan kardeşlerini yanlarına almayı başarmışlardı.
12/67- Ve dedi ki: “Ey çocuklarım, tek bir kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Ben size Allah’tan hiçbir şeyi sağlayamam (gideremem). Hüküm yalnızca Allah’ındır. Ben O’na tevekkül ettim. Tevekkül edenler de yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.”
12/68- Babalarının kendilerine emrettiği yerden (Mısır’a) girdiklerinde, (bu,) -Yakup’un nefsindeki dileği açığa çıkarması dışında- onlara Allah’tan gelecek olan hiçbir şeyi (gidermeyi) sağlamadı. Gerçekten o, kendisine öğrettiğimiz için bir ilim sahibiydi. Ancak insanların çoğu bilmezler.” Bu ayetler başlarında uzun bir nusubet geçen kardeşlerinin düşünmeye ve babalarını dinlemeye başlamalarının bir işaretiydi.
12/69- Yusuf’un yanına girdikleri zaman, o, kardeşini bağrına bastı; “Ben” dedi. “Senin gerçekten kardeşinim. Artık onların yaptıklarına üzülme.” İşte Yakup, Yusuf Ve kardeşinin birleştiği aile tablosu budur. İnanalar ancak kardeştir. Bakınız Yusuf kendisine düşman olan kardeşleriyle kendisinin dininden olan kardeşini nasıl ayrı tutmaktadır. Siz olsanız aynısını yapmaz mısınız?
12/70- Erzak yüklerini kendilerine hazırlayınca da, su kabını kardeşinin yükü içine bıraktı, sonra bir münadi (şöyle) seslendi: “Ey kafile, sizler gerçekten hırsızsınız.” Yusuf kendinden olan kardeşini alıkoymak onlardan kurtarmak istiyordu. Allah da ona böyle bir plan kurmasını vahyetti. Bu plan hem adil hem de yapmak istediği işi gerçekleştirmede güzel bir yoldu.
12/71- Onlara doğru yönelerek: “Neyi kaybettiniz?” dediler.
12/72- Dediler ki: “Hükümdarın su tasını kaybettik, kim onu (bulup) getirirse, (ona armağan olarak) bir deve yükü vardır. Ben de buna kefilim.”sizinde izlediğiniz gibi su tasını koyan peygamber hükümdar olan Yusuf’tur. Münadi de onun hizmetçilerinden biridir. Devam edelim.
12/73- “Allah adına, hayret” dediler. “Siz de bilmişsiniz ki, biz (bu) yere bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmedik ve biz hırsız değiliz.” Evet, Yusuf’un kardeşleri bozgunculuk çıkarmak amacıyla gelmediler. Hırsız da değillerdi. Allah’ın Yusuf’un Kardeşini alıkoymak için bir planıydı.
12/74- “Öyleyse” dediler. “Eğer yalan söylüyorsanız (bunun) cezası nedir?”
12/75- Dediler ki: “Bunun cezası, (su tası) yükünde bulunanın kendisidir. İşte biz zulmedenleri böyle cezalandırırız.”12/76- Böylece (Yusuf) kardeşinin kabından önce onların kaplarını (yoklamaya) başladı, sonra onu kardeşinin kabından çıkardı. İşte Biz Yusuf için böyle bir plan düzenledik. (Yoksa) Hükümdarın dininde (yürürlükteki kanuna göre) kardeşini (yanında) alıkoyamazdı. Ancak Allah’ın dilemesi başka. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve her bilgi sahibinin üstünde daha iyi bir bilen vardır.
Asıl Yusuf Kıssasının özünü ana fikrini, hükümdarın su tası oluşturmaktadır. Buradaki daha önce ayetlerde de bahsettiğimiz gibi. Hükümdar ve peygamber Yusuf’tur. Su tasını saklayan ve kardeşi olan aynı dinine sahip olan kardeşini alı koymak için planladığı bir tuzaktır. Hükümdarın kanunu dediği de Allah’ın ve Yusuf’un takip ettiği kanundur. Yoksa Yusuf Allah’ın kanundan başka kanun takip etme yetkisine sahip değildir. Başka bir kanuna da uyma zorunluluğu da yok çünkü orada iktidar sahibi Yusuf’tur.
Elbette Kuranın kendi bütünlüğü içerisindeki ayetleri düşünüp değerlendirdiğimiz zaman her nefis kendisi için bir rehinedir. Herkes kendi yaptığı davranışın bedelini ister müspet yönde isterse de menfi yönde ödeyecek olan kendisidir. Kurana Göre bütün dünyadaki akleden ve akıl baliğ çağına erenlerin sorumluluğu ve yetkileri kendilerine aittir. Hiçbir insan hiçbir insanı kendisi istemedikçe, ne yanlışa ne de doğruya götüremez. Kişiler başlı başına yetkili ve sorumludur.
Bu sebeple hükümdarın dini derken Allah’ın Dinini veya Allah’ın emrine muhalefet etme yetkisine sahip olamayan Yusuf’un dinini kastetmektedir. Yoksa Daha önce de anlattığımız gibi Yusuf Asla şirk toplumunda şirkler içerisinde yüzen bir hükümdarın dininde asla olamaz. Su tası bir taraftan kişilerin amellerini kastettiği gibi bir taraftan da kişilerin yapmış oldukları yanlışlığın bedelini ancak kendileri çekerler.
12/77- Dediler ki: “Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): “Siz daha kötü bir konumdasınız” dedi. “Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir.”
12/78- Dediler ki: “Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz.”12/79- Dedi ki: “Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah’a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz.”
12/80-Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: “Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
Artık Yusuf’un iman etmeyen kardeşleri, başlarından geçen bunca nusubetlerden sonra düşünmeye başlamışlar, ve yaptıkları her yanlışlık karşılarına bir bela getirmiş artık kendi kendilerine söz vermeliler. Bir daha yanlışlık yapmayacaklar. En son başlarına gelen olay kendilerinin yaptığı bir yanlış olmadığı halde babalarına karşı vermiş oldukları sözü yerine getiremediklerinden, üzülüyorlar. ne yapacaklarını ve babalarına nasıl bir mazerette buluna bileceklerinin hesabını yapmaya başlıyorlar.
12/81- “Dönün babanıza ve deyin ki: ‘-Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz.”
12/82- “İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz.” İşte bu ayetler gerçeklerin gün yüzüne çıkmasının habercileriydi. Yusuf’un Gördüğü rüya doğrulanmaya doğru ilerliyordu.
12/83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) “Hayır” dedi. “Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi’dir.”
12/84- Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: “Ey Yusuf’a karşı (artan dayanılmaz) kahrım” dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu.”12/85- “Allah adına, hayret” dediler. “Hala Yusuf’u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından) hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın.”12/86- Dedi ki: “Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum. Ben Allah’tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum.” Doğrusu Yakup peygamber bu şeytana uymuş çocuklarının, Yusuf’u Kaybettiklerini arkasından sevimli olan öbür kardeşlerini de bir desise ile kandırıp onunda başına bir şeyler geldiğini Bu sebeple üzüntüsü gittikçe katlanarak artıyor sadece Allaha içten yakararak bir güzel sonuca ulaşmasını dileyerek dua ediyordu.12/86- Dedi ki: “Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikayet ediyorum. Ben Allah’tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum.”12/87- “Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” Yakup’un bütün oğulları müslüman olmuş olacaklar ki, ve aynı zaman da babalarına karşı itaatkar bir duruma gelmiş oldukları anlaşılıyor.12/88- Böylece onun (Yusuf’un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: “Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir.” İşte bu yalvarış tam manasıyla bir müslüman olmanın işaretidir. Müslüman olanlar ölçüyü tam tutarlar, ihtiyaçtan arta kalanı da infak ederler. Umarım Yusuf da Bunların isteklerini geri çevirmeyecektir.
12/89- (Yusuf) Dedi ki: “Sizler, cahiller iken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
12/90- “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?” dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.”
İşte Yakup peygamberin şeytana uymuş olan oğulları, neden kardeşlerinden Yusuf’a yakın olanını alı koymak isteyip planlar kurduğunu anlamış oldular. Artık yapmış oldukları cehalet nedeniyle suçtan pişman olup tövbe etmiş oldular onlar da anladılar ki gerçekten Yusuf’la kardeşine yapmış oldukları kötü davranışların sonucunda onların gösterdikleri sabır ve şükür onları hazinelerin başına Allah girmişti.
12/91- Dediler ki: “Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.”12/92- Dedi ki: “Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.”
12/93- “Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin.”
Elbette Kuranın kendi bütünlüğü içerisindeki ayetleri düşünüp değerlendirdiğimiz zaman her nefis kendisi için bir rehinedir. Herkes kendi yaptığı davranışın bedelini ister müspet yönde isterse de menfi yönde ödeyecek olan kendisidir. Kurana Göre bütün dünyadaki akleden ve akıl baliğ çağına erenlerin sorumluluğu ve yetkileri kendilerine aittir. Hiçbir insan hiçbir insanı kendisi istemedikçe, ne yanlışa ne de doğruya götüremez. Kişiler başlı başına yetkili ve sorumludur.
Bu sebeple hükümdarın dini derken Allah’ın Dinini veya Allah’ın emrine muhalefet etme yetkisine sahip olamayan Yusuf’un dinini kastetmektedir. Yoksa Daha önce de anlattığımız gibi Yusuf Asla şirk toplumunda şirkler içerisinde yüzen bir hükümdarın dininde asla olamaz. Su tası bir taraftan kişilerin amellerini kastettiği gibi bir taraftan da kişilerin yapmış oldukları yanlışlığın bedelini ancak kendileri çekerler.
12/77- Dediler ki: “Şayet çalmış bulunuyorsa, bundan önce onun kardeşi de çalmıştı.” Yusuf bunu kendi içinde saklı tuttu ve bunu onlara açıklamadı (ve içinden): “Siz daha kötü bir konumdasınız” dedi. “Sizin düzmekte olduklarınızı Allah daha iyi bilir.”
12/78- Dediler ki: “Ey Vezir, gerçek şu ki, bunun yaşlı (ve) büyük bir babası var; onun yerine bizden birisini alıkoy. Doğrusu biz, seni iyilik yapanlardan görmekteyiz.”12/79- Dedi ki: “Eşyamızı kendisinde bulduğumuzun dışında, birisini alıkoymamızdan Allah’a sığınırız. Yoksa bu durumda kuşkusuz biz zalim oluruz.”
12/80-Ondan umutlarını kestikleri zaman, (durumu) kendi aralarında görüşmek üzere bir yana çekildiler. Onların büyükleri dedi ki: “Babanızın size karşı Allah adına kesin bir söz aldığını ve daha önce Yusuf konusunda yaptığımız aşırılığı (işlediğimiz suçu) bilmiyor musunuz? Artık (bundan böyle) ben, ya babam bana izin verinceye veya Allah bana ilişkin hüküm verinceye kadar (bu) yerden kesin olarak ayrılamam. O, hüküm verenlerin en hayırlısıdır.”
Artık Yusuf’un iman etmeyen kardeşleri, başlarından geçen bunca nusubetlerden sonra düşünmeye başlamışlar, ve yaptıkları her yanlışlık karşılarına bir bela getirmiş artık kendi kendilerine söz vermeliler. Bir daha yanlışlık yapmayacaklar. En son başlarına gelen olay kendilerinin yaptığı bir yanlış olmadığı halde babalarına karşı vermiş oldukları sözü yerine getiremediklerinden, üzülüyorlar. ne yapacaklarını ve babalarına nasıl bir mazerette buluna bileceklerinin hesabını yapmaya başlıyorlar.
12/81- “Dönün babanıza ve deyin ki: ‘-Ey babamız, senin oğlun gerçekten hırsızlık etti. Biz, bildiğimizden başkasına şahitlik etmedik. Biz gaybın kollayıcıları değiliz.”
12/82- “İçinde (yaşamakta) olduğumuz şehre sor, hem kendisinde geldiğimiz kervana da. Biz gerçekten doğruyu söyleyenleriz.” İşte bu ayetler gerçeklerin gün yüzüne çıkmasının habercileriydi. Yusuf’un Gördüğü rüya doğrulanmaya doğru ilerliyordu.
12/83- (Şehre dönüp durumu babalarına aktarınca o:) “Hayır” dedi. “Nefsiniz sizi yanıltıp (böyle) bir işe sürüklemiş. Bundan sonra (bana düşen) güzel bir sabırdır. Umulur ki Allah (pek yakın bir gelecekte) onların tümünü bana getirir. Çünkü O, bilenin, hüküm ve hikmet sahibi olanın Kendisi’dir.”
12/84- Ve onlardan yüz(ünü) çevirdi ve: “Ey Yusuf’a karşı (artan dayanılmaz) kahrım” dedi ve gözleri üzüntüsünden (ağardıkça) ağardı. Ki yutkundukça yutkunuyordu.”12/85- “Allah adına, hayret” dediler. “Hala Yusuf’u anıp durmaktasın. Sonunda (ya kahrından) hastalanacaksın ya da helake uğrayanlardan olacaksın.”12/86- Dedi ki: “Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikâyet ediyorum. Ben Allah’tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum.” Doğrusu Yakup peygamber bu şeytana uymuş çocuklarının, Yusuf’u Kaybettiklerini arkasından sevimli olan öbür kardeşlerini de bir desise ile kandırıp onunda başına bir şeyler geldiğini Bu sebeple üzüntüsü gittikçe katlanarak artıyor sadece Allaha içten yakararak bir güzel sonuca ulaşmasını dileyerek dua ediyordu.12/86- Dedi ki: “Ben, dayanılmaz kahrımı ve üzüntümü yalnızca Allah’a şikayet ediyorum. Ben Allah’tan (bir bilgi olarak) sizin bilmediğinizi de biliyorum.”12/87- “Oğullarım, gidin de Yusuf ile kardeşinden (duyarlı bir araştırmayla) bir haber getirin ve Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” Yakup’un bütün oğulları müslüman olmuş olacaklar ki, ve aynı zaman da babalarına karşı itaatkar bir duruma gelmiş oldukları anlaşılıyor.12/88- Böylece onun (Yusuf’un) huzuruna girdikleri zaman, dediler ki: “Ey Vezir, bize ve ailemize şiddetli bir darlık dokundu; önemi olmayan bir sermaye ile geldik. Bize artık (yine) ölçeği tam olarak ver ve bize ilave bir bağışta bulun. Şüphesiz Allah, tasaddukta bulunanlara karşılığını verir.” İşte bu yalvarış tam manasıyla bir müslüman olmanın işaretidir. Müslüman olanlar ölçüyü tam tutarlar, ihtiyaçtan arta kalanı da infak ederler. Umarım Yusuf da Bunların isteklerini geri çevirmeyecektir.
12/89- (Yusuf) Dedi ki: “Sizler, cahiller iken Yusuf’a ve kardeşine neler yaptığınızı biliyor musunuz?”
12/90- “Sen gerçekten Yusuf musun, sensin öyle mi?” dediler. “Ben Yusuf’um” dedi. “Ve bu da kardeşimdir. Doğrusu Allah bize lütufta bulundu. Gerçek şu ki, kim sakınır ve sabrederse, şüphesiz Allah, iyilikte bulunanların karşılığını boşa çıkarmaz.”
İşte Yakup peygamberin şeytana uymuş olan oğulları, neden kardeşlerinden Yusuf’a yakın olanını alı koymak isteyip planlar kurduğunu anlamış oldular. Artık yapmış oldukları cehalet nedeniyle suçtan pişman olup tövbe etmiş oldular onlar da anladılar ki gerçekten Yusuf’la kardeşine yapmış oldukları kötü davranışların sonucunda onların gösterdikleri sabır ve şükür onları hazinelerin başına Allah girmişti.
12/91- Dediler ki: “Allah adına, hayret, Allah seni gerçekten bize karşı tercih edip-seçmiştir ve biz de gerçekten hataya düşenler idik.”12/92- Dedi ki: “Bugün size karşı sorgulama, kınama yoktur. Sizi Allah bağışlasın. O, merhametlilerin (en) merhametlisidir.”
12/93- “Bu gömleğimle gidin de, babamın yüzüne sürün. Gözü (yine) görür hale gelir. Bütün ailenizi de bana getirin.”
4-Gömlekle gözün iyileşmesi.
Yakup bir peygamberdir. Peygamberlerin vahyin dışında bir mucizeleri olmadığını Allah’ın evrene bir yasa koyduğunu her şey bu yasalar çerçevesinde oluşur ve gelişir. Daha önce de aktardığımız ve anlattığımız gibi, Her şey Allah’ın evrene koyduğu kural ve prensipler içerisinde seyreder. Kuran kelimeleri kullanırken hep çift anlamda kullanmıştır. Gömleği yüzüne sürmekle göz gerçek anlamında iyileşmez. Orada kuran sanatsal bir üslup kullanmıştır.
Yusuf’un Sağ olduğunu ölmediğini aynel yakin hak kal yakin ve ilmel yakin gördükleri oğulları babalarına anlattıkları zaman veya anlatmadan önce onu vahiyle Allahın bildirmesi olacak ki, Yusuf hakkında kesin bir bilgiye ulaşması sonucunda Yakup peygamberin Almış olduğu bilgileri gözüm görüyor diye aktarmıştır.
Daha değişik bir ifadeyle Yakup peygamber Yusuf hakkında, gözlerinin kör olduğunu söylemesi Yusuf hakkındaki bilginin tamamen kaybolması, gömlek de Yusuf’un hayatta olduğu bilginin Yakup peygambere ulaşması anlamındaki inancının güçlenmesiydi Yoksa eşyanın yapısında evrenin yasasında böyle bir gömleğin göze sürülmesiyle kör köz açılmaz.
12/94- Kafile (Mısır’dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: “Eğer beni bunamış saymıyorsanız, inanın Yusuf’un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum.”
12/95- “Allah adına, hayret” dediler. “Sen hala geçmişteki yanlışlığındasın”12/96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: “Ben, size bilmediğinizi Allah’tan gerçekten biliyorum demedim mi?”
12/97- (Çocukları da:) “Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik” dediler.
12/98- “İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir” dedi. Peygamber olmanın diğer insanlardan farklılığını burada da ön plana çıkıyor. Gayıptan haber vermesidir.
Kur’an gayp haberini iki anlamda kullanmaktadır. Birisi dünya hayatında ilerleyen süreç içerisinde ilim ve teknoloji ve zamanın onu insanların anlayacağı bir şekilde açıklanmasıdır. diğeri de öldükten sonraki ahret hayatında insanların bilmediği sadece peygamberlere bildirdiği ahret hayatı ile ilgili gayp haberidir. Bu bilgiler ahret aleminde Allah tarafından açıklanacaktır.
İşte Yakup peygamberin gayıpla ilgili haberleri zamanı zemini geldikçe dünya hayatında bir bir ortaya çıkmaktadır. Yusuf’un Gördüğü rüya da gerçekleşmenin son safhalarına doğru ilerlemektedir.
12/99- Böylece onlar (gelip) Yusuf’un yanına girdikleri zaman, anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: “Allah’ın dilemesiyle Mısır’a güvenlik içinde giriniz.”
12/100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: “Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.”
12/101- “Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.”
12/102- Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
Yusuf’un Sağ olduğunu ölmediğini aynel yakin hak kal yakin ve ilmel yakin gördükleri oğulları babalarına anlattıkları zaman veya anlatmadan önce onu vahiyle Allahın bildirmesi olacak ki, Yusuf hakkında kesin bir bilgiye ulaşması sonucunda Yakup peygamberin Almış olduğu bilgileri gözüm görüyor diye aktarmıştır.
Daha değişik bir ifadeyle Yakup peygamber Yusuf hakkında, gözlerinin kör olduğunu söylemesi Yusuf hakkındaki bilginin tamamen kaybolması, gömlek de Yusuf’un hayatta olduğu bilginin Yakup peygambere ulaşması anlamındaki inancının güçlenmesiydi Yoksa eşyanın yapısında evrenin yasasında böyle bir gömleğin göze sürülmesiyle kör köz açılmaz.
12/94- Kafile (Mısır’dan) ayrılmaya başladığı zaman, babaları dedi ki: “Eğer beni bunamış saymıyorsanız, inanın Yusuf’un kokusunu (burnumda tüter) buluyorum.”
12/95- “Allah adına, hayret” dediler. “Sen hala geçmişteki yanlışlığındasın”12/96- Müjdeci gelip de onu (gömleği) onun yüzüne sürdüğü zaman, gözü görür olarak (sağlığına) dönüverdi. (Yakub) Dedi ki: “Ben, size bilmediğinizi Allah’tan gerçekten biliyorum demedim mi?”
12/97- (Çocukları da:) “Ey babamız, bizim için günahlarımızın bağışlanmasını dile. Biz gerçekten hataya düşenler idik” dediler.
12/98- “İlerde sizin için Rabbimden bağışlanma dilerim. Çünkü O, bağışlayandır, esirgeyendir” dedi. Peygamber olmanın diğer insanlardan farklılığını burada da ön plana çıkıyor. Gayıptan haber vermesidir.
Kur’an gayp haberini iki anlamda kullanmaktadır. Birisi dünya hayatında ilerleyen süreç içerisinde ilim ve teknoloji ve zamanın onu insanların anlayacağı bir şekilde açıklanmasıdır. diğeri de öldükten sonraki ahret hayatında insanların bilmediği sadece peygamberlere bildirdiği ahret hayatı ile ilgili gayp haberidir. Bu bilgiler ahret aleminde Allah tarafından açıklanacaktır.
İşte Yakup peygamberin gayıpla ilgili haberleri zamanı zemini geldikçe dünya hayatında bir bir ortaya çıkmaktadır. Yusuf’un Gördüğü rüya da gerçekleşmenin son safhalarına doğru ilerlemektedir.
12/99- Böylece onlar (gelip) Yusuf’un yanına girdikleri zaman, anne ve babasını bağrına bastı ve dedi ki: “Allah’ın dilemesiyle Mısır’a güvenlik içinde giriniz.”
12/100- Babasını ve annesini tahta çıkarıp oturttu; onun için secdeye kapandılar. Dedi ki: “Ey Babam, bu, daha önceki rüyamın yorumudur. Doğrusu Rabbim onu gerçek kıldı. Bana iyilik etti, çünkü beni zindandan çıkardı. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını açtıktan sonra, (O,) çölden sizi getirdi. Şüphesiz benim Rabbim, dilediğini pek ince düzenleyip tedbir edendi. Gerçekten bilen, hüküm ve hikmet sahibi O’dur.”
12/101- “Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin Yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat.”
12/102- Bu, sana (ey Muhammed) vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Yoksa onlar, (Yusuf’un kardeşleri) o hileli-düzeni kurarlarken, yapacakları işe topluca karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
Kur’anda anlatılan Yusuf kıssası işte budur. Bütün Peygamberlerde sesleri duyulanların kuran hayatlarından bir kesit sunmuştur. Hepsi insanlar için güzel bir örnektir. Hiçbir peygamber toplumlardaki yanlış din anlayışında olmamışlar ve onlar müşriklikten tamamen soyutlanarak, ölüm pahasına da dâhil olmak üzere Allah’ın tanımladığı hayat çizgisinden sapmamışlardır.
Bu sebeple hayatta ve ayakta kalanların sayısı sizin de bildiğiz gibi kuranda binlerce peygamber geçtiği halde yirmi beşi geçmemiştir. Diğerleri öldürülmüşler veya kendi misynlarını sürdürebilecek insan elde edememişler. İşte Yusuf da Kuranda kıssası oluşan peygamberlerdendir. Onda bizim için güzel bir örnek vardır. O Bu gün İslam toplumlarında yanlış anlaşılmış ve yanlış aktarılmıştır.
Hiçbir peygamber kesinlikle tağuta kulluk yapmazlar. ve tağutun emri altında çalışmazlar ve onların getirdikleri kanunlarla hayatlarını düzenleyemezler. Yusuf Mısırda anlatılanlar gibi orada hükümdarın maliye bakanı hükmünde olan değil Yusuf orada Hükümdar ve peygamberdir.
Bu sebeple hayatta ve ayakta kalanların sayısı sizin de bildiğiz gibi kuranda binlerce peygamber geçtiği halde yirmi beşi geçmemiştir. Diğerleri öldürülmüşler veya kendi misynlarını sürdürebilecek insan elde edememişler. İşte Yusuf da Kuranda kıssası oluşan peygamberlerdendir. Onda bizim için güzel bir örnek vardır. O Bu gün İslam toplumlarında yanlış anlaşılmış ve yanlış aktarılmıştır.
Hiçbir peygamber kesinlikle tağuta kulluk yapmazlar. ve tağutun emri altında çalışmazlar ve onların getirdikleri kanunlarla hayatlarını düzenleyemezler. Yusuf Mısırda anlatılanlar gibi orada hükümdarın maliye bakanı hükmünde olan değil Yusuf orada Hükümdar ve peygamberdir.
Bütün peygamberlerin özellikleri aynıdır. Hiçbir peygamberin diğer peygamberlere verdikleri mesajları algılayan toplum sayısı dışında bir farklılıkları yoktur.
2/136- Deyin ki: “Biz Allah’a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O’na teslim olmuşlarız.”
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
MERSİN ANAMUR