57/3-O, Evveldir, Ahirdir, Zahirdir, Batındır. O, her şeyi bilendir.
Ayette geçen özne olan, O ifadesi Allah’ı adres olarak göstermektedir. Evveldir; Hiçbir varlık yokken Allah vardır. Ahirdir. Ahirdir ifadesi de yaratılmış olan canlı ve cansız varlıkların bir başlangıcı, bir de sonu vardır. Allah sonu olmayandır mesajı verilmektedir. Zahirdir; Gözle görülen her varlıkta onun imzası ve tecellisi vardır. Zahirdir; Allah gözle görülmeyen elle tutulmayan varlıklarda tecelli eder anlamı taşımaktadır. Akıl takva iblis rüzgâr enerji gibi varlıklarda tecellisini göstermektedir.
7/143. Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O’nunla konuşunca: ‘Rabbim, bana göster, Seni göreyim’ dedi. (Allah:) ‘Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin.’ Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: ‘Sen yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim’ dedi.
Bizim üzerinde durmak istediğimiz konu, ayette geçen şu ifadede kastedilen manayı yakalamaktır. “’Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin.’
Allah’ın zahirde görülmesi yaratmış oluğu bütün görülen, varlıklarda tecelli etmesidir. Allah’ın batında görülmesi gözle görülmeyen elle tutulmayan rüzgârlarda akılda ne kadar konu ile ilgili varlık varsa hepsinde istisnasız imzasının olması demektir. Asıl bizim ilgi odağını oluşturan konu, insan ve insanın yaratılışından sonra olan konudur.
76/1. Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti.
Ayette ifade edilmek istenen temel mesaj şudur. İnsan yaratılmadan önce evrende insanların ihtiyacı olan zerreden küreye kadar ne varsa insan önüne servis edilerek konmuştur. Ayette verilen mesajdan da, anlaşıldığı gibi evrende yaratılan en son varlık insan olduğu anlaşılmaktadır. O zaman şu verecek olduğum ayet evrende yaratılmış olan varlıkları kategorize ederek bizi tefekkür etmeye davet etmektedir.
33/72. Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
Demek ki, evrende temel olarak yaratılış farklılığı yönünden iki farklı varlık bulunmaktadır. Birincisi meleklerdir. Diğeri ise insanlardır. Bir başka ifadeyle emanet ve sorumluluk yüklenen varlıklar, bunlar insanlardır. Diğeri ise emanet ve sorumluluk yüklenmeyen varlıklardır. Bunlar da meleklerdir. O zaman şöyle bir anlam çıkmaktadır. Emanet ve sorumluluk yüklenmemiş olan meleklerde akıl irade ve seçenek yoktur. Onlar sadece Allah’ın kendi görev alanı içerisinde kodlanmış olan bilgilerle seyirlerini düzenlerler. Ama emanet ve sorumluluk yüklenmiş olan insanlara gelince, attığı her adımdan, konuştuğu her sözden, yaptığı her davranıştan din gününde, hesaba çekileceklerdir. Şimdi Kur’an içinde geçen ilgili ayetlerden örnekler vererek konuyu açıklamaya çalışalım.
2/29. Sizin için yerde olanların tümünü yaratan O’dur. Sonra göğe yönelip (istiva edip) de onları yedi gök olarak düzenleyen O’dur. Ve O, her şeyi bilendir.
Göklerde ve yerde yaratılmış olan bütün varlıkları Allah insanlar için yaratmıştır. İstisnasız hepsi insanlara secde etmektedir. İşte İnsanlar dualarını ister inkâr yolunda isterse iman edip salih amel işleme konusunda melekler aracılığı ile yapmaktadırlar.
25/77. De ki: ‘Duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi? Fakat siz gerçekten yalanladınız; artık (bunun azabı da) kaçınılmaz olacaktır.’
2/30. Hani Rabbin, Meleklere: ‘Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim’ demişti. Onlar da: ‘Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?’ dediler. (Allah:)
‘Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim’ dedi.
Dikkat çekmek istiyorum. Ayette geçen şu ifadeyi melekler söyleyebilir mi? “Onlar da: ‘Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kan dökecek birini mi var edeceksin?’” Allah melekler hakkında onların ne olup olmadığı konusunda net bilgi vermektedir.
66/ 6. Ey iman edenler, kendinizi ve yakınlarınızı ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır; üzerinde oldukça sert (iri cüsseli), güçlü melekler vardır. Allah kendilerine neyi emretmişse ona isyan etmezler ve emredildikleri şeyi yerine getirirler.
Konunun doğru anlaşılması için bir ayet daha örnek olarak vermek istiyorum
2/32. Dediler ki: ‘Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.’
Ayette Allah’ın halife yaratacağım dediği zaman, meleklerin itiraz etmesi değil, meleklerin yerini ve konumunu tespit ederek, Melekleri lisanı hal ile konuşturarak insanlara bilgi vermektedir. .
2/31. Ve Âdem’e isimlerin hepsini öğretti. Sonra onları meleklere yöneltip: ‘Eğer doğru sözlüyseniz, bunları bana isimleriyle haber verin’ dedi.
Âdeme isimlerin hepsinin öğretilmesi, bardağa su doldurur gibi hemen öğretilmesi anlamda değildir. İnsanların ilk yaratılışından, ölüp de dirileceği güne kadar geçen süreç içeresinde öğretilen bilgilerin tamamı kast edilmektedir. Yani Kur’an bu bilginin tamamının öğrenme süresine elli bin yıl süre biçmektedir.
70/ 4. Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir.
Ayette, Âdem’e isimlerin hepsini öğrettik ifadesi, geçmişi anı ve geleceği, aynı anda kullanma sanatı yaparak anlatılmaktadır.
2/32. Dediler ki: ‘Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.’
Evet, melekler sadece kendilerine kodlanmış olan bilgiler dışında bilgileri yoktur. Arı ilk yaratılışından bu tarafa bal yapıyorsa, şimdi de bal yapmakta ve kıyamete kadar bal yapmaya devam edecektir. Bir portakal ağacı yaratılışından bu tarafa portakal veriyorsa şimdi de portakal vermekte ve kıyamete kadar portakal vermeye devam edecektir. dışında bir şey vermeden devam edecektir. İnek yaratılışından bu tarafa süt veriyorsa şimdi de süt vermekte ve kıyamete kadar süt vermeye devam edecektir.
Velhasıl meleklerde ilim ve teknoloji yoktur. İnsanların ilim teknoloji konusunda melekler aracılığı ile İlim teknoloji üretmektedirler. İşte Âdeme isimlerin öğretilmesi meleklerde var olan bilginin insanlar tarafından çözüldüğü zaman, ilim ve teknoloji ortaya çıkmaktadır.
2/33. (Allah:) ‘Ey Âdem, bunları onlara isimleriyle haber ver’ dedi. O, bunları onlara isimleriyle haber verince, dedi ki: ‘Size demedim mi, göklerin ve yerin gaybını gerçekten ben bilirim, gizli tuttuklarınızı ve açığa vurduklarınızı da ben bilirim.’
Daha önce bahsettiğim gibi, melekler sadece kendilerine kodlanmış olan bilgileri bilirler onun dışında ne bir şey söyleme yetkileri vardır, ne de bir şey yapabilme yetkileri vardır. Onlar kendilerine kodlanan bilgilerle Secdelerini hem Allah’a hem de insanlara yapmaktadırlar.
2/34. Ve meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.
Ayette geçen şu ifadeye dikkat çekmek istiyorum.” “meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kâfirlerden oldu.
Sormak istiyorum ayette ifade edildiğine göre İblis melekler kategorisinden-midir? Yoksa insanlar kategorisinden-midir.?
Eğer bunu tespit edebilirsek olayı çözmeye ilk adımı atmışız demektir. İblis ayet içerisinde bütün melekler secde edip de iblisin secde edenlerden olmaması İblisin insan kategorisinden olmadığı, iblisin melekler kategorisinden olduğu anlaşılmaktadır. O zaman Allah her şeyi ikişerli yarattığına göre melekleri de iki farklı özellikte yaratmıştır. Birisi insanların aleyhine hizmet sunan melekler. Diğeri ise insanların lehine hizmet sunan meleklerdir. Şimdi yine ilgili ayetlerden örnekler verelim.
7/ 11. Andolsun, biz sizi yarattık, sonra size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ dedik. Onlar da İblis’in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
7/12. (Allah) Dedi: ‘Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan neydi?’ (İblis) Dedi ki: ‘Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
7/13. (Allah:) ‘Öyleyse oradan in, orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen, küçük düşenlerdensin.’
İblis melek olduğuna göre, ne Allah’ın emrine müdahale ederek secde etmeme hakkı vardır. Ne de Allah ile pazarlık yapma hakkı vardır. Eğer iblis olmamış olsaydı insan diye bir varlık olmazdı. Âdemi melek olma konumundan çıkarıp tek seçenekli varlık olmaktan iki seçenekli bir varlık haline getirmektedir.
7/ 20. Şeytan, kendilerinden ‘örtülüp gizlenen çirkin yerlerini’ açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki: ‘Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir.’
İnsanı diğer varlıklardan ayırıp, emanet ve sorumluluk sahibi yapmaya sevk eden, üç özellik bulunmaktadır. Onlar da şunlardır. İblis takva ve akıldır. Bunların üçü de insanın kontrolü altındadır. İnsan burada karar verme ve yetki kullanarak sorumluluk yüklenmektedir. İşte insanın denemeye tabi tutulmasına vesile olan bunlardır. Birkaç ayetle bunu anlatmaya çalışalım.
91/ 7. Nefse ve ona ‘bir düzen içinde biçim verene’,
91/8. Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
91/9. Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
91/10. Ve onu (isyanla, günahla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.
İşte şems suresinde geçen ayetler insanlara şu mesajı vermektedir. İnsanlar ergenlik yaşına gelince, birine zıt olan iki teklif sunucu melekle karşı karşıya kalmaktadırlar. Bunlardan birisi iblis, diğeri ise takvadır. İblis insana yaratılışta verdiği “Rabbim Allah’tır “ diye verdirdiği sözden caymayı teklif sunmakla görevli bir melektir. Takva ise insana yaratılışta verdiği sözde durmayı teklif sunmaktadır. İşte insan hangi meleğin teklifi yönünde karar verirse karar verdiği yönde akıl da insana hizmet etmektedir.
AKLINI KULLANAN VEYA KULLANMAYAN KAVRAMI ÜZERİNDE BİRAZ DURMAK İSTİYORUM.
25/44. Yoksa sen, onların çoğunu (söz) işitir ya da aklını kullanır mı sayıyorsun? Onlar, ancak hayvanlar gibidirler; hayır yol bakımından daha şaşkın (ve aşağı) dırlar.
10/100. Allah’ın izni olmaksızın, hiç kimse için iman etme (imkanı) yoktur. O, akıl erdiremeyenlerin üzerine iğrenç bir pislik kılar.
Kur’an içerisinde yaklaşık olarak yüz on bir yerde akıl kelimesi geçmektedir. Kur’an genel başlık altında Aklını kullanan veya aklını kullanmayan olarak, iki farklı insan fotoğrafı ortaya koymaktadır. Allah’ın insanlar için yaratmış olduğu iblis de dâhil hiçbir melek hata yapmadığı gibi akıl da asla hata yapmaz.
Bütün meleklerin secde edip, iblisin secde etmemesini İblis insana isyanı inkârı kötülüğü haram yiyiciliğini teklif sunduğu için iblisin teklifleri yönünde yol tercihi kullanmak isteyen insanların davranışlarını Allah lanetlemektedir. Kur’an aklı iblisin tercihi yönünde kullanan kimseleri aklını kullanmayan kâfirler ve ehli kitap olanlar için kullanmaktadır.
Aklı olmayan insanların dini de yoktur. O zaman biz onları deli diye tanımlamaktayız. Eğer o insanda akıl varsa mutlaka emanet ve sorumluluk yüklenmiş demektir. Hayvanlarda akıl irade ve seçenek olmadığı için onlara emanet ve sorumluluk yüklenmemiştir. . Deliler de düşünme akdetme icat üretme eşyanın dilini çözme diye bir şey de yoktur. Âmâ ehli kitap ve puta tapıcı insanlar ahireti tanımayan ve tanıdığı halde dünyevileşen teknoloji ve insanları öldürmek silah üretip, “Rabbim Allah’tır” diyen insanları yerinden yurdundan sürmek için, aklı kullanmaktadırlar.
28/76. Gerçek şu ki, Karun, Musa’nın kavmindendi, ancak onlara karşı azgınlaştı. Biz, ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarları, birlikte (taşımaya) davranan güçlü bir topluluğa ağır geliyordu. Hani kavmi ona demişti ki: ‘Şımararak sevinme, çünkü Allah şımararak sevince kapılanları sevmez.’
28/77. ‘Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu ara, dünyadan da kendi payını (nasibini) unutma. Allah’ın sana ihsan ettiği gibi, sen de ihsanda bulun ve yeryüzünde bozgunculuk arama. Çünkü Allah bozgunculuk yapanları sevmez.’
28/78. Dedi ki: ‘Bu, bende olan bir bilgi dolayısıyla bana verilmiştir.’ Bilmez mi, ki gerçekten Allah, kendisinden önceki nesillerden kuvvet bakımından kendisinden daha güçlü ve insan-sayısı bakımından daha çok olan kimseleri yıkıma uğratmıştır. Suçlu-günahkârlardan kendi günahları sorulmaz.
O zaman insanlar içerisinde deli ve bunak olanlardan başka her insanda akıl vardır. Aklı olmayan insan ne icat gerçekleştirebilir ne de dünya hayatında güç ve iktidar sahibi olabilir. Şu ayet de en güzel bir örnek olarak gösterebilir.
42/51. Kendisiyle Allah’ın konuşması, bir beşer için olacak (şey) değildir; ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka. Gerçekten O, yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.
Ayette geçen şu ifade önemli bir delil teşkil etmektedir. “ancak bir vahy ile ya da perde arkasından veya bir elçi gönderip kendi izniyle dilediğine vahyetmesi (durumu) başka.”
Allah’ın vahiyle konuştuğu sadece nebilerdir. Allah’ın perde arkasından konuştuğu inkâr edenlerdir. Allah’ın elçi aracılığı ile konuştuğu iman eden salih amel işleyen, Müslümanlardır.
Ayet içerisinde Kur’an’ın aklını kullanmayanlar diye bahsettiği insan tipi kâfir olanlardır. Eğer onlarda akıl olmamış, veya akıl onlara hizmet etmemiş olsaydı Allah ile nasıl perde arkasından konuşacaklardı. Maalesef Müslüman olanlar teknoloji konusunda en ilerde olmaları gerektiği halde inkâr edenler öncülük yapmaktadırlar. İnsanlardan inkâr edenlere akıl secde etmemiş olsaydı, ne bilgi sahibi olabilir ne de icadını gerçekleştirip teknoloji üretebilirlerdi.
Akıl ile yeterli bilgi verdik kanaatindeyim. Şimdi konumuza kaldığımız yerden devam edelim.
ÂDEM VE EŞİ CENNETTEN NEDEN ÇIKARILDILAR?
38/71. Hani Rabbin meleklere: ‘Gerçekten ben, çamurdan bir beşer yaratacağım’ demişti.
38/72. ‘Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.’
38/73. Meleklerin hepsi topluca secde etti;
38/ 74. Yalnız İblis hariç. O büyüklendi ve kâfirlerden oldu.
38/75. (Allah) Dedi ki: ‘Ey İblis, ellerimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?’
38/76. Dedi ki: ‘Ben ondan daha hayırlıyım; sen beni ateşten yarattın, onu ise çamurdan yarattın.’
38/77. (Allah) Dedi ki: ‘Öyleyse oradan (cennetten) çık, artık sen kovulmuş bulunuyorsun.’
38/78. ‘Ve şüphesiz, din (kıyametteki hesap) gününe kadar benim lanetim senin üzerinedir.’
38/79. Dedi ki: ‘Rabbim, öyleyse onların dirilecekleri güne kadar bana süre tanı.’
38/80. Dedi ki: ‘O halde, süre tanınanlardansın.’
38/81. ‘Bilinen vaktin gününe kadar.’
38/ 82. Dedi ki: ‘Senin izzetin adına andolsun, ben, onların tümünü mutlaka kışkırtıp azdıracağım.’
38/ 83. ‘Ancak onlardan, muhlis olan kulların hariç.’
38/ 84. (Allah) ‘İşte bu haktır ve ben hakkı söylerim’ dedi.
38/85. ‘Andolsun, senden ve içlerinde sana tabi olacak olanlardan tümüyle cehennemi dolduracağım.’
38/72. ‘Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.‘
Allah insanları anne karnından doğarken ele alıp onun hayat boyunca nasıl evrelerden geçtiğini bir süreç içinde anlatmaktadır.
7/172. Hani Rabbin, Âdemoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahitler kılmıştı: ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ (demişti de) onlar: ‘Evet (Rabbimizsin), şahid olduk’ demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: ‘Biz bundan habersizdik’ dememeniz içindir.
Araf yüz yetmiş ikinci ayet, İnsanın ilk yaratılışından başlayarak insan nedir ne değildir. Onu anlatmaya başlamaktadır. Daha önce üzerine basa basa durup anlattığımız gibi evrende insanların dışında yaratılmış olan bütün varlıklar istisnasız Allah’ı tespih ve takdis etmekte olduğunu vurgulamıştık. Kan döken bozgunculuk yapanlar sadece ve sadece insanlardan çıkmaktadır.
22/18. Görmedin mi ki, gerçekten, göklerde ve yerde olanlar, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanlardan birçoğu Allah’a secde etmektedirler. Birçoğu üzerine azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun için bir yüceltici yoktur. Şüphesiz Allah, dilediğini yapar.
Dikkat ederseniz İnsanlar yaratılışta melekler gibi tertemiz saf arı duru kirlenmemiş halde iken “Rabbimiz Allah’tır” demişlerdir. Ne oldu ki ayette belirtildiği gibi insanların büyük bir çoğunluğu o vermiş olduğu sözden caydılar. Ve azap kendilerine hak oldu.
İşte bizim asıl ilgi alanımızı bu konu oluşturmaktadır. Vermiş olduğum ayet örneklerinden de anlaşıldığı gibi, insanlar diğer varlıklar gibi iblis meleğinin kışkırtmasıyla Allah’ı tespih ve takdis etmeye devam etmemektedirler. Çünkü ne zaman onlara iblis yüklendi o zaman insanlar tek seçenekli bir melek konumundan iki seçenekli bir varlık haline gelince sapmaya başladılar. Dikkat ederseniz “’Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın.’”
Ayette geçen bu ifade İnsanın bütün argümanları tamamlanması ve daha sonra insanın kendi kararını kendisi verecek çağa gelmesi ile ancak bu mümkün olabilir. Yani insan çocukluk çağında bir melekti. İnsana iblis takva ve akıl yüklenince tam donanımlı bir hale gelişi anlatılmaktadır. İşte bu da kişinin halife olması kendi sorumluluğunu kendisi taşıyacak mertebeye erişmesi anlamına gelmektedir.
Âdem ve eşinin cennetten çıkması da bu dönemde gündeme gelmektedir.
7/19. Ve ey Âdem, sen ve eşin cennete yerleş. İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa zalimlerden olursunuz.
Ayette sen ve eşin cennette yerleş sakın yasak ağaca yaklaşmayın ifadesi Âdem ve eşinin ergenlik yaşına gelişine dikkat çekmektedir. İşte o dönemde Kur’an’ın yasak ağaç helal ağaç diye bahsettiği şey her insana insanları rabbin yolundan saptırmayı, Rabbin yolunda yürümeyi teklif sunucu olan iblis ve takvadan söz edilmektedir.
Kur’an’ın ifadesine göre zaten âdem ve eşi ergenlik yaşına gelmeden cennette idiler. Bu da demek oluyor ki günah ve sevap işlemeyen ekmek elden su gölden sorumluluk taşımadığı dönem olmaktadır. İşte Âdem ve eşi o dönemde birer melek konumunda idiler. Melek konumundan insan konumuna geçişini Kur’an dünya hayatında çocukluk döneminden ergenlik dönemine geçişi cennetten çıkış olarak anlatmaktadır. Yoksa Asıl cennet İnsanların sınav sonucu sınavı Allah’ın emirleri doğrultusunda çalışıp, kazanan insanların hak ederek kazandığı cennettir.
KUR’AN’A GÖRE CİNLER NASIL BİR VARLIKTIR?
İlk olarak cinin Kur’an’a göre ne anlama geldiğini tarif ederek konuya girelim. Daha sonra da ayetlerden örnekleri vererek açıklamaya çalışalım.
CİN; İnsanlardan yaratılışta verdiği “Rabbim Allah’tır” Deyip sonra ergenlik yaşına gelince, iblisin teklifleri yönünde karar vererek rabbin yolundan sapan insanlara Kur’an’ın yüklemiş olduğu bir sıfattır. Bunlar ehli kitap ve müşrik olmak üzere ikiye ayrılmaktadır.
18/50. Hani meleklere: ‘Âdem’e secde edin’ demiştik; İblis’in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkmıştı. Bu durumda Beni bırakıp onu ve soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (Bu,) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
Ayette iblisin cinlerden olması İblisin teklifleri yönünde karar veren insanların cin olması anlamını taşımaktadır. İblis insanları yaratılışta vermiş olduğu sözden caydırmak için görevli bir melektir. O zaman bir de iblisin her verdiği teklife karşı her insanda bir uyarı veren, takva meleği bulunmaktadır. Takvanın teklifleri yönünde karar veren ve yaratılışta verdiği söze sadakat gösteren intanlara da Kur’an muttaki Müslüman anlamı yüklemiştir.
Kur’an insanları da bu ayetler ışığı altında iki ana çatıda toplamaktadır. Birisi Müslüman olan insanlar, diğeri de cin olan insanlardır. Bir başka ifadeyle müşrik ve ehli kitap olan insanlardır. Cin suresi ve ahkâf suresi bunları detayına kadar anlatmaktadır. Allah Müslüman olanlardan razı olacağını müşrik ve ehli kitap olan insanlardan asla razı olmayacağını açıklamaktadır.
41/33. Allah’a çağıran, salih amelde bulunan ve: ‘Gerçekten ben Müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?
ŞİMDİ DE KUR’AN İÇERİSİNDE CİNLERLE İLGİLİ BAZI AYETLERDEN ÖRNEKLER VEREREK ANLAMAYA ÇALIŞALIM.
51/56. Ben, cinleri ve insanları sadece bana ibadet etsinler diye yarattım.
Ayette sanki insanlar ve cinleri ayrı ayrı kullanınca genelde bütün meallerde ve tefsirlerde cinlerin ve insanların ayrı ayrı biri birinden farklı varlıklar olduğu kanaatine varmışlar asırlardır böyle inanarak böyle anlayarak gelmişleridir.
Cinleri tarif ederken dumansız ateşten yaratılan bir varlık olduğunu, insanların ise topraktan yaratıldığını uzun uzadıya anlatmışlar ve öyle inanmışlardır. Şimdi ilgili ayetleri aktararak tefekkür ederek doğrusunu anlamaya çalışalım.
15/26. Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.
15/27. Ve Cann’ı da daha önce ‘nüfuz eden kavurucu’ ateşten yaratmıştık.
Yirmi yedinci ayette genelde cann’ı kelimesine hep cin anlamı yüklemişlerdir. Cinlerle ilgili asıl yanlış anlamanın temelini bu ayet oluşturmuştur.
Oysa Kur’an yirmi altıncı ayette İnsanı topraktan kuru şekillenmiş balçıktan yarattık. İfadesini kullanırken insanın bütün hücre ve organlarını toraktan ama insanı diri tutan ayakta ve canlı tutan canı, bir başka ifadeyle enerjiyi de dumansız ateşten yaratıldığı ifade edilmektedir. Yeryüzünde insandan başka emanet ve sorumluluk yüklenmiş hiçbir varlık yoktur. Şu ayet de buna en güzel delil ve belge olmaktadır.
33/72. Gerçek şu ki, biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
PEKİ, ALLAH İNSANLARI VE CİNLERİ DERKEN HEPSİ İNSANSA NEDEN BÖYLE BİR AYIRM YAPMIŞ?
Bunlar çok geniş bir yelpazede açıklanması gereken konular ama ben özet olarak ayetlerden her ikisinden de örnekler vererek kastettiği anlamı yakalamaya çalışalım.
Önce İnsan kelimesine Kur’an’ın yüklemiş olduğu anlamı tarif ederek başlayalım.
İnsan; hem iblisin teklifleri yönüne eğilimli hem de takvanın teklifleri yönüne eğilimli nötr bir varlık olarak karşımıza çıkmaktadır. İşte insan ister iblisin isterse takvanın yönünde karar versin karar verdiği yönde gösterdiği çabaya ve performansa göre sıfat alarak isim almaktadır. Kur’an insanları temel olarak iki kısma ayırdığını söylemiştik. Eğer insan iblisin yönünde karar almışsa bunlara hangi merhalede olurlarsa olsun genel bir başlık altında hepsini cin şemsiyesi altında onları toplamaktadır. Eğer insan takvanın teklifleri yönünde karar almışsa insan hangi konumda hangi performansta olursa olsun Müslüman kategorisinde yer almaktadır. Şimdi örnekler verelim.
6/130. Ey cin ve insan topluluğu, içinizden size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: ‘Nefislerimize karşı şehadet ederiz’ derler. Dünya hayatı onları aldattı ve gerçekten kâfir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler.
Akla şöyle bir soru gelebilir. İnsan tarifinde yol tercihine karar vermemiş olana insan demiştiniz. Aynen öyle Kur’an insanla cin kelimesin bir arada kullandığı zaman insan cin kategorisinde yer almaktadırlar. Kur’an insan kelimesini Müslüman kelimesi ile bir arada ele almışsa o da Müslüman kategorisinde yer aldığının bilinmesi gerekir. Örnek verelim.
3/21. Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, peygamberleri haksız yere öldürenler ve insanlardan adaleti emredenleri öldürenler; işte onlara acıklı bir azabı müjdele.
Ayette inkâr edenler insanlar cinlerdir, İnsanlardan adaleti emredenler de Müslüman olanlardır. Demek ki İnsan kelimesi ister cin ile isterse de Müslüman olanlarla beraber anıldığı zaman konuşlandığı konumda ne olduğu anlaşılması gerekmektedir. O zaman Zariat suresi elli altıncı ayette geçen “Ben insanları ve cinleri bana ibadet etsinler diye yarattım” ayetinden Rabbin yolundan sapan insanlar olduğu anlaşılmalıdır. Müslüman olanlar zaten Allah’a ibadet ve kulluk yapmaktadırlar mesajı verildiğinin anlaşılması gerekmektedir.
Doğrularım Allah’a yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN
11/5/2021