Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla!
Hümeze suresi, Kur’an sıralamasına göre yüz dört, nüzul sırasına göre de otuz ikinci sure olup dokuz ayetten ibarettir.
104/1- Arkadan çekiştirip duran, kaş göz hareketleriyle alay eden her kişinin vay haline;
Ayette geçen kaş göz işareti, toplumun önde gelenlerinden, maldan mülkten şımarış olan insanların tutum ve davranışlarını gündeme getirmektedir. İşte Allah bozguncu olanların, genel olarak sürekli refah sahibi, insanlar içerisinden çıktığını vurgulamaktadır. Onları mal sevgisi sarhoş etmiş fakir ve yoksul olan insanlara Allah’ın kendilerine verdiği rızıktan aktarmaları bir yükümlülük ve sorumluluk olduğu halde maalesef bu görevlerini yerine getirmeyip onlarla alay etmektedirler.
Bu tip insan, her çağda her dönemde her toplumda mutlaka olmakta ve var olmaya da devam edecektir. Ayette geçen alay etme yoksul insanları küçümseme deyince çocukluğumda bizim köyde yaşanan bir olayı nakletmek istiyorum.
Bizim köyde yoksul evinin geçimini karşılamada güçlük çeken biri, köyün ağalarından zengin birine, davarlarında elde ettiği tereyağı ile arılarından elde ettiği baldan, sevinçle ağanın gönlünü almak ve hediye etmek için sabah erken yola çıkar. Olacak ya ağanın eşi tazece bazlama yapmaktadır. Ağa fakir yoksul olan kişinin getirdiği tereyağını önce sıcak bazlamanın üzerine sürer. Daha sonra da yayla balını üzerine ekleyerek yemeye başlar. Ağa yoksulun güçlükler içerisinde getirdiği yağ ve balın yiyişini ona gösterir. Siz de böyle yiyebilir misiniz?
Der demesine ama zavallı yoksul köylü nerde yiyebileceğiz ağa, biz onu yiyecek kadar büyük adam olmadık ki der. Vicdanın sesini dinleyen bir insana soruyorum? Sizce ağanın öyle yapması doğru mu? Oysa adam olan adam, onu da sofraya davet edip beraber yemeleri gerekirdi. İşte Allah böyle olanlara şöyle söylemektedir.
Bu tip insanlar kendilerine verilen, emanet ve sorumluluğu, yerine getirmedikleri ve üstelik ihtiyaç sahibi olanlara zulmettikleri için Allah onlara doğru yolu bulmalarını engellemektedir. Bir başka ifadeyle hayata kibir ve gurur içerisinde bakanlar ve yaklaşanlar, gidişatını değiştirmedikçe ve kendilerini düzeltmedikçe Allah onları düzeltmez. Sözün onlar üzerine hak olması demek de cehennemi hak etmesi anlamını taşımaktadır.
104/2- Ki o, mal yığıp biriktiren ve onu saydıkça sayandır.
İman eden ve aklını kullanan insanlar için, iki hayat vardır. Birisi dünya hayatı, diğeri ise ahiret hayatıdır. Dünya hayatı bir istasyon bir misafir hanedir. Ahiret hayatı ise varılacak olan son duraktır. Ahiret hayatı iman eden ve salih amel işleyen insanlar için, ebedi mükâfatın alınacağı yeridir. Müslüman olanlar ahiret hayatına yatırım yaparlar. İnkâr edenler ise ahiret hayatını tanımadıkları veya tanıdığını zannedip önemsemeyenler yatırımlarını dünya hayatına yapmaktadırlar.
102/1. (Mal, mülk ve servette) Çoklukla övünmek, sizi ‘tutkuyla oyalayıp, kendinizden geçirdi.’
102/2. ‘Öyle ki (bu,) mezarı ziyaretinize (kabre gidişinize, ölümünüze) kadar sürdü.’
Ayetlerde belirtildiği gibi, mal yığma ve biriktirme tutkusu insanlara amellerini süslü göstermekte, bu tutku kendisini değiştirmeyen insanlarda ölünceye kadar, sürüp gitmektedir.
104/3- Gerçekten malının kendisini ebedi kılacağını sanıyor.
Düşünen aklını kullanan insanlar için, dünya hayatı bir an ahiret hayatı ise ebedidir. İnanan insanlar için dünya hayatında kazandıkları sadece dünya hayatına yetecek kadar olmalıdır. Kazandıkları malların ihtiyaç fazlasını diğer ihtiyaç sahiplerine infak etmelidirler.
2/219- Sana içkiyi ve kumarı sorarlar. De ki: ‘Onlarda hem büyük günah, hem insanlar için (bazı) yararlar vardır. Ama günahları yararlarından daha büyüktür.’ Ve sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: ‘İhtiyaçtan artakalanı.’ Böylece Allah, size ayetlerini açıklar; umulur ki düşünürsünüz;
Ama inkâr edenler için dünya hayatı, bitmek tükenmek bilmeyen bir hayattır. Onlar sanki dünya hayatında ebedi olarak yaşayacaklarını sanırlar. Oysa onlara da diğer canlılara ölüm gelip çattığı gibi ölüm gelip çatacak ve kazanıp yığmış olduğu mallar kendilerine bir yarar sağalmayacaktır.
11/18- Rablerine icabet edenlere daha güzeli vardır. O’na icabet etmeyenler, yeryüzündekilerin tümü ve bununla birlikte bir katı daha onların olsa mutlaka (kurtulmak için) bunu fidye olarak verirlerdi. Sorgulamanın en kötüsü onlar içindir. Onların barınma yeri cehennemdir, ne kötü bir yaratıktır o!
104/4- Hayır; andolsun o, ‘hutame’ye atılacaktır.
Kur’an, dikkat ederseniz bir kelimeye ne anlam yüklendiğini, konu içerisinde kendisi açıklamaktadır. Hutamenin ne anlama geldiğini sormakta, cevabını da bir sonra gelen ayetlerde, açıklamaktadır.
104/5- “Hutame”nin ne olduğunu sana bildiren nedir?
104/6- Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir.
Hutame “Allah’ın tutuşturulmuş ateşidir” diyerek onun ne anlama geldiği, anlamak isteyenlere, açıklanmaktadır. Kur’an’da bu ifadeler sık sık tekrarlanmaktadır. Bakınız Kur’an Karia suresinde iki farklı kelimenin ne anlama geldiğini bize anlatarak uyarı vermektedir.
101/1 Kaaria
101/2-Nedir kaaria?
101/3-Sana o Karia’yı bildiren nedir?
101/4- İnsanların her yana dağılmış pervaneler gibi olacakları gün!
101/5-Ve dağların etrafa renkli yünler gibi savrulacakları gün,
101/6- İşte kimin tartıları ağır basarsa,
101/7- Artık o, hoşnut olunan bir hayat içindedir.
101/8- Kimin tartıları hafif kalırsa,
101/9. Artık onun da anası (son durağı) ‘haviye’dir (uçurum).
101/10. Onun ne olduğunu (mahiyetini) sana bildiren nedir?
101/ 11-Artık o kızgın bir ateştir.
104/7- Ki o, yüreklerin üstüne tırmanıp çıkar.
104/8- O, onların üzerine kilitlenecektir;
104/9- (Kendileri de) Dikilip-yükseltilmiş sütunlarda (bağlanacaklardır).