Yılarca bize cinlerin gökyüzünde köşeleri tutup Cebrail in Allah tan getirdiği vahiyleri çaldıklarını ve Allah ın da gökyüzünde şimşeklerle ya da kuyruklu yıldızlarla onları kovaladığını anlattılar. Öyle ki Cebrail i elindeki vahyi koruyamayacak kadar aciz ,Allah ı da şah damarından daha yakın olduğu kuluna bir vahyi aracısız gönderemeyecek bir ilah konumuna soktuklarının farkında bile değillerdi.
Bir kavram en baştan yanlış anlaşılırsa diğer tüm kavramları bu yanlışın üzerine inşa ederek doğruya ulaşmak mümkün değil..
Oysa Kuranın ayetleri çelişkisizdir.
Allah ın yaratışında asla bir çelişki yoktur.
Allah ın yaratışı ile gönderdiği ayetler arasında çelişki yoktur.,
Yazarlarımızdan Sn. Ali Rıza Borazan ın makalesi. Buyurun iyi okumalar.
RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH’IN ADIYLA
72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”
72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.”
Bu ifadeler Müslüman olan cinlerin Müslüman olmadan önce yapmış oldukları sahtekârlıklarını itiraf ettiklerinin bir belgesidir.
Kur’an şöyle der:
4/ 82- Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.
67/ 3- O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?
67/4- Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.
Müslüman olmayan cinler, bir başka ifadeyle, ehli kitap ve puta tapıcı cinler Müslüman olmadan önce insanların nasıl aldattıklarını, nasıl kandırdıklarını anlatmaktadır. Ama onlar Kur’an’ı dinleyip Kur’an hakkında detaylı bir bilgiye sahip olunca, artık fıtratını dinleyen cinler ne Kur’an’da bir çelişki ne de evrende bir çelişki göremediklerini itiraf etmektedirler.
Dünya üzerinde hangi insana sorsan kendi yolunun dosdoğru olduğunu söyler. Oysa binlerce yoldan sadece bir tanesi doğrudur. Aklını kullanan ve doğru bir yol tutturmak isteyenlere Kur’an mükemmel bir rehberlik yapmaktadır. Kim nerede bir yanlışlık yaparsa Kur’an onun yanlış olduğunu, mutlaka başka bir ayetle belgelemektedir.
67/ 5- Andolsun, Biz en yakın olan göğü (dünya göğünü) kandillerle süsleyip-donattık ve bunları, şeytanlar için taşlama-birimleri (rücum) kıldık. Onlar için çılgınca yanan ateşin azabını hazırladık.
Ateistin bir tanesi dedi ki, Kur’an’da hangi yola gitsen o yol için doğruluğunu belgeleyen bir ayet bulursun dedi. Evet, Aslında bir tek doğru yol vardır. Kur’an hakkında detaylı bir bilgiye ulaşamayanlar ve kalplerinde maraz olanlar için doğru söyledi. Ama Kur’an’ı doğru anlamak için çaba ve gayret gösterenler için bu anlayış yanlıştır.
11/ 1- Elif, Lam, Ra. (Bu,) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Allah) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap’tır (ki:)
7/ 7- Sana Kitab’ı indiren O’dur. Ondan, Kitab’ın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem’dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah’tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: “Biz ona inandık, tümü Rabbimiz’in Katındandır” derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
Vermiş olduğum ayetlerden anlaşıldığı gibi, Allah’ın gönderdiği şu Kur’an’da çelişki yok. Allah’ın yarattığı yeryüzünde ve kâinatta çelişki yok. Eğer din anlayışında ve söylemlerde Kur’an’a ve evren yasalarına ters bir söylem ve yaşam olursa o yanlıştır demektir. Bir ayet örneği daha verelim.
30/ 30- Öyleyse sen yüzünü Allah’ı birleyen (bir hanif) olarak dine, Allah’ın o fıtratına çevir; ki insanları bunun üzerine yaratmıştır. Allah’ın yaratışı için hiçbir değiştirme yoktur. İşte dimdik ayakta duran din (budur). Ancak insanların çoğu bilmezler.
İşte Müslüman olan ehli kitap ve puta tapıcı (cinler) insanlar Kur’an’ı okuyup anlamışlar ki Kur’an’daki ve evrendeki mükemmel bir dini ve yaratılışı görebilmişler. Ve Allah bu ayetin arkasından şöyle demektedir.
30/ 31- ‘Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.
30/32- (O müşrikler ki,) Kendi dinlerini fırkalara ayırmış ve kendileri de parça parça olmuşlardır ki her grup kendi elindekiyle övünüp sevinç duymaktadır.
Bir insan ya Müslüman’dır ya da Müslüman değildir. Müslüman olanların dünya hayatında söylemlerinin ve eylemlerini vahiyler belirler. Eğer bir insan söylediklerini ve yaptıklarının bir kısmını vahiyden bir kısmını başka ideolojilerden alıyorsa Kur’an buna müşrik tabirini kullanıyor.
Kur’an müteşabih olan ayetlerin ne anlatmak istediğini ancak ihlâslı samimi aklını kullanan ve o konuda uzmanlaşanlar anlar buyurmaktadır. Müteşabih ayetler hem evrende var, hem de Kur’an’da vardır. Müteşabih olan ayetler kendi anlamları dışında farklı anlamlara geldikleri için, kalplerinde maraz olanlar o ayetleri kendilerine kalkan olarak kullanmaktadırlar.
Müteşabih olan Kur’an’da geçen bir ayetten örnek verelim.
2/ 245- Allah’a karşılığını çok artırma ile kat kat artıracağı güzel bir borcu verecek olan kimdir? Allah, daraltır ve genişletir ve siz O’na döndürüleceksiniz.
Kalplerinde maraz olan puta tapıcı ateistler şöyle yorumlamaktadırlar. “Kullarından borç isteyen bir tanrı” Oysa ayette kastedilen Kulların kullardan ihtiyaç sahibi olanlara Allah’ın kendi verdiği nimetlerden aktarmasını istemektedir. Bu Anlatım Kur’an’ın konuşma dili ve sanatıdır. Yerleri ve gökleri yaratan Allah’ın Kullardan hiç birisine ihtiyacı olmadığı gibi, hiç kimseye de muhtaç değildir. Bu ayetti Allah şu ayetlerle açıklamaktadır.
2/ 2- Bu, kendisinde şüphe olmayan, muttakiler için yol gösterici olan bir Kitap’tır.
2/3- Onlar, gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infak ederler.
2/4- Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
2/5- İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.
Müteşabih olan ayetlerden bir de yaşamdan, hayattan evrenden örnek verelim. Diyet yapan birisine, diyetisyen, sabah öğle akşam yemeklerinde her öğünde beş yüz kalori almak koşulu ile diyet önerir. Eğer sabah öğününde, beş yüz kalorilik alacağını iptal etse, bu adam günlük almış olduğu kalorinin beş yüz kalorisini iptal ettiği halde normalde daha çok kilo kaybetmesi gerekir. Ama kilo almaya başlıyor. Bunun böyle olacağını o konuda uzmanlaşan diyetisyenler bilir. Ama o konuda uzmanlaşmamış insanların büyük bir çoğunluğuna sorsan kilo almaz verir diye söylerler.
Bunun sebebi Vücut almış olduğu kalorinin bir öğününü iptal etmekle kendisini garantiye almak için stoklamaya gitmektedir. Allah öyle mükemmel bir din göndermiş öyle mükemmel bir kâinat yaratmış ki ancak bunu akıl sahipleri anlar ve kabul ederler.
Konumuzla ilgili ayetleri tekrar aktararak, sonucu özetlemeye çalışalım.
72/8- “Doğrusu biz göğü yokladık; fakat onu güçlü koruyucular ve şihablarla kaplı (doldurulmuş) bulduk.”
72/9- “Oysa gerçekte biz, dinlemek için onun oturma yerlerinde otururduk. Ama şimdi kim dinleyecek olsa, (hemen) kendisini izleyen bir şihab bulur.”
Müslüman olan cinler Müslüman olmadan önceki konumunu anlatmaktadır. Kur’an gelmezden önce biz insanları aldatabilmek için, şeyhlerimizin efendilerimizin söylemiş oldukları şeyler yanlış olsa bile bahaneler uydurarak onun doğru olduğunu anlatırdık. Ama şimdi kim yanlış söylerse o söylemiş olduğu yanlışın yanlış olduğunu belgeleyen bir ayet bir delil bir belge karşımıza çıkmaktadır.
Kur’an cinleri iki kategoride değerlendirmektedir.
Birincisi kitap ehli olan cinler, bir başka ifadeyle insanlar, Onların profilini Kur’an şöyle anlatır.
72/2- “O (Kur’an), ‘gerçeğe ve doğruya’ yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimiz’e hiç kimseyi ortak koşmayacağız.”
72/3- Elbette, Rabbimiz’in şanı Yücedir. O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk.”
72/4- “Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’ söylemişler.”
72/5- “Oysa biz, insanların ve cinlerin Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık.”
72/6- “Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar, cinlerden bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki, onların azgınlıklarını arttırırlardı.”
Bu tip cinleri günümüze uyarlayacak olursak, vahyin orijinalinden sapmış Allah’a ahiret hayatına peygamberliğe Cibril’e inandığını iddia ettiği halde, şeyhlerine efendilerine liderlerine aklını kiraya vererek teslim olanların konumunu anlatmaktadır. İşte Bunlar Kur’an’dan önceki hallerini şöyle özetlemektedirler. “Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz, Allah’a karşı ‘bir sürü saçma şeyler’ söylemişler.”
İkinci tip cinleri güncelleyecek olursak, Kur’an’ın ifadesiyle bunlar Puta tapıcı olarak tanımlanır. Bu günkü karşılığı deistler ve ateistlerdir. Bazıları Allah’ı kabul etmezler. Ve dolayısı ile peygamberliği Cibril’i öldükten sonra dirilmeyi ve Allah’tan gelen kitaplara iman etmezler. Kur’an Onları şöyle eleştirir.
28/28- Nasıl oluyor da Allah’ı inkâr ediyorsunuz? Oysa ölü iken sizi O diriltti; sonra sizi yine öldürecek, yine diriltecektir ve sonra O’na döndürüleceksiniz.
Bunların günümüzde karşılığı ateistlerdir. İkinci olarak Kur’an’da bahsedilen puta tapıcı olanlar da deistlerdir. Bunların ateistlerden farkı sadece yerleri ve gökleri yaratan bir Allah’ın olduğunu kabul etmeleridir. Aynen bunlar da Dünya yaşamının kurallarını biz koyarız Allah bize dünyada yaşamamız için peygamber göndermez kitap göndermez ölüp de dirilme diye bir olay yoktur anlayışındadırlar.
Kur’an Bunları da şöyle eleştirir.
39/38- Andolsun, onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Gördünüz mü-haber verin; Allah’tan başka taptıklarınız, eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O’nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O’nun rahmetini tutup-önleyebilecekler mi” De ki: “Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O’na tevekkül etsinler.”
43787- Andolsun, onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye soracak olsan, elbette: “Allah” diyecekler. Öyleyse nasıl olur da çevriliyorlar?
Görüldüğü gibi deist olanlar da Allah’ın varlığını kabul ettikleri halde Allah’ın gönderdiği vahyi bilgileri kabul etmemektedirler. İnsanları Allah’a iman ettirmek için çaba harcayıp da emekleri boşa gitmiş olanların kulakları çınlasın. Önemli olan Allah’ın varlığını kabul etmek değil, önemli olan Allah’ın rabliğini kabul etmektir. Allah’ın rabliğini kabullenmek de onun gönderdiği peygamberleri kitapları ahiret hayatını kabul ederek vahyin kontrolünde dünya yaşamını düzenlemektir.
Ateist ve deist olanların birleştikleri ortak özellik şudur.
23/37- “O (bütün gerçek), yalnızca bizim (yaşamakta olduğumuz bu) dünya hayatımızdan ibarettir; ölürüz ve yaşarız, biz diriltilecekler değiliz.”
17/98- Bu, şüphesiz, onların ayetlerimizi inkar etmelerine ve: “Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” demelerine karşılık cezalarıdır.
Kur’an’ın bahsettiği cinler demek ki beş duyularla algılanamayan dumansız ateşten yaratılan görülmeyen varlıklar değil, her gün karşı karşıya geldiğiniz bazıları ahiret hayatında efendimiz bize şefaat edecek diyen ehli kitap cinler, bazıları da Allah yok, ahiret hayatı yok deyip insanları kandıran puta tapıcı, ateist ve deist olanlardır.
Doğrularım Allah’ındır çünkü eksiksiz ve yanılgısız bir tek odur. Yanlışlarım ise bana aittir.
ALİ RIZA BORAZAN